- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
MEDENİYETİMİZİN TEMEL TAŞI: VAKIFLAR
Lügat itibariyle “durmak; durdurmak, alıkoymak” mânâsına geliyor vakıf. Istılahî yani terim olarak ise “bir malın mâlikî tarafından dinî, içtimaî ve hayrî bir gayeye ebediyen tahsisi…”
06 Temmuz 2020 Pazartesi 13:30
Buradaki edebiyen lâfzı oldukça dikkat çekici. Kısacası hukukî bir tasarrufla kurulan ve İslâm medeniyetinin harcını oluşturan hayır müesseselerinden bahsediyoruz.
Yani vakfedenin şartı, Allah ve Resulü’nün (sav) sözü gibidir. Yani vakfeden şahıs vakfa, hukuka aykırı olmayan her türlü şartı koyabilir; bu şartları sonradan kimse değiştiremezdi. Bu hüküm bütün İslâm tarihi boyunca böyle olduğu gibi Osmanlı tarihinde de aynen devam etmişti.
Cumhuriyetle birlikte vakıfların ortadan kaldırılması, bu mülklerin el değiştirmesine sebep oldu ki, bu da -bugünlerde tartışılan Ayasofya vakfiyesinin hukuken çiğnendiği gibi- İslâm hukuku açısından büyük bir sıkıntıların başlangıcı hâline geldi.
Vakıflar İslâm hukuku açısından iki şekilde hüküm kazanır. Bunlardan birincisi mülk mallar üzerinde hakikî şahıslar tarafından kurulan vakıflardır. Bunlara sahih vakıf denir.
Devamı: https://www.gzt.com/gercek-hayat/medeniyetimizin-temel-tasi-vakiflar-3547409
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.