- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
MEHMET NİYAZİ'DEN: STRATEJİK DERİNLİK
Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu'nun "Stratejik Derinlik" adlı eseri ilk yayımlandığında haklı bir ilgiyle karşılanmıştı.

Son dönemlerde Batı ile aramızda birkaç ciddi fark belirmiştir. Bunların en önemlilerinden birisi, Batı'da ilimden siyasetin çıkması, bizde ise siyasetten ilmin çıkmasıdır. İnönü bir paşadır; Osmanlı döneminde eğitim ve öğretimini almış bir askerin solculukla ne ilgisi olabilir? Fakat dünyanın şartlarından dolayı "Ortanın solundayım" deyince, onu siyasi lider kabul eden bilim adamları kaleme sarıldılar; ortanın solunun milletimiz için önemini anlatmak amacıyla makaleler, kitaplar yazmaya başladılar. Çünkü siyasî önder hedefi göstermiştir; ilim adamlarının görevi ise ona gerekçe bulmaktır. Muhafazakâr, millî kesim bakımından da durum farklı değildir; zira aynı toplumun çocuklarıyız; zaaflarımızın da bir olması tabiidir. Oysa ilim adamlarımız ülkemizin durumunu, imkânlarını değerlendirip uygulanacak politikayı proje olarak öne sürmelidirler. İşin pratik yönünü sürdürecek siyasiler de konumlarına ve dünya görüşlerine göre, bunlardan birini tercih etmelidirler. İlk defa bilim adamı olarak Davutoğlu'nun siyasilerden önce ilgi alanındaki konuya dair analizler yaptığına, ihtimalleri sergilediğine, tabir caizse onlara yol gösterdiğine şahit oluyoruz.
Yazı zekânın fotoğrafıdır, derler; fakat "Stratejik Derinlik" kitabı, Davutoğlu'nun bilgisini, tarih şuurunu, değerlendirme yeteneklerini de göstermektedir. Eserde Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu, Orta Asya, Avrupa, Amerika, Afrika hatta Uzakdoğu ile ülkemizin arasındaki ilişkileri irdelemektedir. Elbette ki dünyanın şartları stratejik değildir; zamana ve zemine göre dış politika değişecektir; fakat önemli olan bunu bir çerçeveye oturtmak, uygulayıcılara bakış açısı kazandırmaktır. Bu özelliklere sahip bu eseri bazıları "Kutsal Kitap" diyerek hafife almak istemektedirler. Kim ne derse desin "Stratejik Derinlik" muhtevası itibarıyla dünyada kaleme alınmış birkaç jeopolitik kitaptan biridir. Yalnız diğerlerinden farklı olarak yazan ve uygulayanın aynı şahıs olması teori ve pratiği birleştirmektedir. Bu durum görebildiğim kadarıyla son dönemlerdeki dış politikamızın geniş ufuklu bir vizyona taşınmasında ciddi rol oynamıştır.
Sürdürülen dış politikanın meyveleri sadece milletlerarası kuruluşlarda mevki elde etmek değildir. Dış politika bizi dünyadaki yalnızlıktan kurtarmalı, tabii müttefiklerle buluşturmalı, ihracatımızın önünü açmalı, bizi ekonomik dinamizme kavuşturmalıdır. Son dönemlerde uygulanan politika sayesinde kültür havzamızdaki problemlerden arınmaya, ekonomimizde gözle görülür bir hamle yaşamaya başladık. On yıl önceye göre ihracatımız yüz milyar dolar arttı. Payın çoğunu gelişmiş ülkelerden almamızın onlarla bizi karşı karşıya getirmesi tabiidir. Bu devletler ve içimizdeki uzantıları önümüzü kesmek için Türkiye'nin Osmanlı rüyası gördüğünü her vesileyle işlemektedirler. Davutoğlu, böyle bir şey olmadığını, politikamızın eşitliğe, karşılıklı menfaate dayandığını konuşmalarında dile getirmektedir. Ne yazık ki bazı akademisyenler de köşe yazılarından örnekler vererek aynı iddiayı sürdürmektedirler. Köşe yazarlarının sırtında yumurta küfesi yok; istedikleri fikri öne sürebilirler. Onların anlayışlarını esas alıp sürdürülen dış politikayı izaha çalışmak maksatlı değilse gaflettir. Osmanlı ceddimizdir; fakat ayrı dünyalarda yaşadığımızı idrak edebilecek donanıma Davutoğlu fazlasıyla sahiptir.
Davutoğlu, konusunda otoriter bir bilim adamıdır. Devletin gücü ile gayesi arasında orantı bulunması lazım geldiğini bilmektedir. Bir devletin gücünden büyük gayelerin peşinde koşması, mumdan gemi ile güneşi fethetmeye gitmeye benzer. Bir milletin, gücünden küçük gayeleri hedef alması, o milletin aktivitesini pasifize eder; o da uzun vadede milletin başına dertler açar; önemli olan güç ile gaye arasında denge kurmaktır; bu da ilimle mümkündür.
18.07.2011 Zaman
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.