08 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara15°C
  • İzmir16°C
  • Konya14°C
  • Sakarya15°C
  • Şanlıurfa21°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep17°C

MEHMET NİYAZİ'DEN: TARİHÎ ROMAN

Saygıdeğer M. Halis Kukul'u uzun yıllardan beri yazı ve şiirlerinden tanıyorum. Samsun'da karşılaştık; sağ olsunlar "Çanakkale Mahşeri" romanımızı lütfedip okumuşlar.

Mehmet Niyazi'den: Tarihî roman

Mahmut Sabri Bey de çok dikkat çekici bir kişiliğe sahiptir. Seddülbahir bölgesini savunan 26. Alay'ın, en uçtaki üçüncü taburunun kumandanı olarak görev yaparken makineli taramasına yakalanır; uzun süre hastanede yatmak mecburiyetinde kalır. Ferik Fahreddin'in emriyle hatıralarını yazar. Eserinin adı "26. Alay'ın III. Taburu'nun Seddülbahir Muharebeleri"dir. Kendisinden tek kelime bile bahsetmez; "Ateş makasvari geliyordu, gidildi, görüldü" gibi bilgiler verir; Oğuz Amca'dan, Ezineli Yahya Çavuş'tan söz eder. Merak edenler bu hatıratı Hakkı Tarık Us Kütüphanesi'nde bulabilirler.

III. Tabur'un bir bölüğünü oluşturan askerlerin çoğu tıp öğrencileridir. İşte bu öğrenciler çok sevdikleri Oğuz Onbaşı'ya "Oğuz Amca" derler. Ben de acizane onların tabirini kullandım. İlk çıkarmada emrindeki manga ile Ay Tepe'yi savunur. Gün ağarırken boğuşma başlar; gece yarısına doğru Mahmud Sabri'den gelen emirle Oğuz Amca, Seddülbahir Koyu'ndan Ezineli Yahya Çavuş kalan askerleriyle, Eski Hisar'ı savunan Halit'in emrindeki tıp öğrencileri Seddülbahir köyüne çekilirler. İnanılması güç, ama karaya çıkan düşman tümenlerine karşı orayı bir gün bir gece savunurlar.

Maalesef tarihi bilgilerimiz sorunludur; inandırıcı değildir. Osmanlı tarihini modern anlamda Hammer, Zinkeisen, Jorga yazmıştır. Bunlar bizimle savaşan milletlerin evlatlarıdır; tarihimizi yazarken ne kadar objektif olabilirler? Mesela değişik kaynaklarda Süleymaniye Camii inşa edilmek istenirken, orada arsası bulunan yaşlı bir Yahudi kadını istimlak için ikna etmekte zorluk çekildiği, bu nedenle de caminin temellerinin geç atıldığı yer almaktadır. Fakat nasıl oluyor da, Yahudi kadını razı etmeden arsasını istimlak edemeyen bir padişah emir verip bir vezirin başını kestiriyor? Buradaki çelişkiyi ortaya koyan tarih kitaplarımızda bir bilgi var mı? Dolayısıyla yanlış, birbirine ters düşen bilgilerin bizi tarihimizden kopardıkları kesindir. Milletçe meselelerimizin pek çoğunun buradan kaynaklandığında şüphe yok. Tarih milletin hafızasıdır; nasıl hafızasında sıkıntı olan bir kişinin zorluklarla karşılaşması mukadderse, hafızası iyi teşekkül etmeyen millet de doğru dürüst ne problemlerini görür, ne de onların çözüm yollarını bulabilir.

Tarih kitapları kuru olur; bilgiye dayandığı için okunması güçlük arz eder. Roman ise atmosfer oluşturur; her seviyede kültürlü insan o atmosferi zevkle solur; tabii herkes dağarcığındakine göre pay alır. Fakat bundan ciddi bir sonuç elde edebilmek için yazılanlar gerçeği aksettirmelidir. Tarihî roman portakalı andırır; kimse vitamin almak için portakal yemez; ama portakalı yerken onu alır. Tarihî romanı kimse bilgi edinmek amacıyla okumaz; o atmosferi solumak için okur. Yazılanlar doğruysa romanı okuyan aynı zamanda bilgi edinir; dolayısıyla milli hafızamız doğru dürüst teşekkül eder. Bu sebeple tarihî romanda kurgu olmamalıdır. Mesela Balkan Savaşı'nı yazacak romancı kurgu aramamalıdır; o savaş yaşandığına göre onun kurgusu bizatihi kendisindedir. Romancının görevi onu bulup çıkarmak, eserini onun üzerine bina etmektir.

11.06.2012 Zaman

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.