27 Eylül 2025
  • İstanbul21°C
  • Ankara22°C
  • İzmir27°C
  • Konya25°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa31°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep29°C

MERCİDABIK SONRASI TARİHİN ÇAĞRISI: TARİHİN VİCDANI, GÜCÜN MERHAMETİ, Bİ

Musa Kazım ARICAN

24 Mayıs 2025 Cumartesi 15:13

Fikri ve Kurumsal Süreklilik: II. Mercidabık Sempozyumu.

20–21 Mayıs 2025 tarihlerinde Kilis 7 Aralık Üniversitesi ev sahipliğinde düzenlenen II. Mercidabık Sempozyumu, Çobanbey’de Tıp Fakültesi bulunan Sağlık Bilimleri Üniversitesi öncülüğünde ve aralarında Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi’nin de bulunduğu on sekiz üniversitenin katkısıyla gerçekleştirilmiştir. Sempozyum, tarihsel bir anmayı aşarak bölgesel hafızanın yeniden inşası için önemli bir platform işlevi görmüştür.

Sempozyumda sunulan tebliğlerde, Yavuz’un Ridaniyezaferiyle Memlükler’e son verdiği süreç ile bugünün Suriye’sindeki parçalanmışlık ve Gazze’deki direniş arasında dikkat çekici paralellikler kurulmuştur. Katılımcılar, İsrail’in bölgedeki işgalinin sonlandırılması ve Gazze’nin özgürlüğüne kavuşması için tarihî bir mirasın vicdanî çağrısı doğrultusunda değerlendirmelerde bulunmuşlardır.

Nitekim Yavuz Sultan Selim de Mercidabık zaferinden sonra, Halep, Şam ve Gazze’yi alarak Mısır’a ulaşmış; İslam âlemini bir çatı altında birleştirerek,  bölgeyi adalet ve merhamet yurdu haline getirmiştir.

Tarihin Bilinciyle Güncele Yürümek: D. Mehmet Doğan’ın Katkısı

Sempozyuma vesilesiyle kendime entelektüel derinlik kazandıran önemli metinlerden biri, Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın Mercidabık ve Yavuz Sultan Selim üzerine kaleme aldığı yazılardır. Bu vesileyle kaleme almış olduğu yazılar edebi ve fikri derinlikler içermektedir. Üstadımız D. Mehmet Doğan, tarihi olaylara sadece olay düzeyinde değil, anlam düzeyinde yaklaşarak medeniyet inşasında tarihin rolünü ortaya koyar. Onun yazıları, akademik katılımcılar kadar kamuoyuna da seslenen bütüncül bir tarih bilinci sunar. Bu çerçevede, bundan sonraki süreçlerde sempozyumun yalnızca akademik çevrelere değil, ediplerimiz, yazarlarımız, şairlerimiz, sivil toplum, düşünce dünyası ve kültürel aktörlere de açık olması gerektiği fikri, onun yaklaşımıyla da örtüşmektedir.

Mercidabık: Zaferden Zihniyete, Olaydan Hakikate

1516 Mercidabık Zaferi, Osmanlı Devleti açısından yalnızca Memlükler karşısında kazanılmış stratejik bir başarı değildir. Aynı zamanda bu zafer, bir medeniyet perspektifinin, bir tarihi misyonun ve bir siyaset felsefesinin görünür hale geldiği bir dönüm noktasıdır. Yavuz Sultan Selim’in Halep, Şam ve Mısır’a uzanan yürüyüşü; sadece toprak kazanımı değil, İslam dünyasında dağılmış yapının yeniden birleştirilmesine dönük siyasi, ahlaki ve metafizik bir hamledir. Kanaatimce Mercidabık’ı salt bir savaş olmaktan çok, tarihi süreklilik, ahlaki sorumluluk ve birlik idealinin felsefi boyutlarıyla, bir zihniyet ve hakikat olarak yeniden değerlendirmesi gerekmektedir.

Osmanlı-Memlük Rekabetinden Nizam-ı Âlem’e: Tarihi Arka Plan

16. yüzyıl başlarında Osmanlı ile Memlükler arasında uzun süredir devam eden gerginlik, yalnızca siyasi bir çatışma değil, aynı zamanda İslam dünyasında meşruiyetin temsil edilme biçimleri üzerinden yaşanan bir krizdi. Safevî tehdidinin bertaraf edilmesinin ardından Yavuz Sultan Selim, dikkatini Memlük topraklarına yöneltti. Mercidabık Zaferi, bu bağlamda sadece askeri bir netice değil, İslam dünyasında otorite boşluğunu doldurma iradesinin tarihi bir dışavurumudur.

Hâdimü’l-Haremeyn Bilinci ve İktidarın Sınırları: Liderliğin Ahlakı

Yavuz Sultan Selim’in Halep’te kendisine “Hâkimü’l-Haremeyn” unvanının verilmesi üzerine bunu “Hâdimü’l-Haremeyn” olarak düzeltmesi, yalnızca sembolik değil, aynı zamanda ahlaki bir anlam taşır. Bu düzeltme, Osmanlı’nın güce dayalı değil, hizmete dayalı bir siyasi model inşa etme iradesini gösterir. Bu modelde liderlik; kibir, zorbalık ve tahakküm değil; adalet, tevazu, ödev ve sorumluluk üzerinden tanımlanır. Modern siyaset teorilerinin sıkça unuttuğu bu erdem temelli iktidar anlayışı, yeniden düşünülmeyi hak etmektedir.

Ümmetin Birliği ve Ontolojik Bütünlük: Tevhid Siyaseti

Mercidabık, Osmanlı’nın siyasi üstünlüğünü sağlamanın ötesinde, ümmetin parçalanmış yapısını onarma çabasının bir ifadesidir. Çaldıran’da Şiiliğin siyasi egemenlik kurma teşebbüsüne karşı alınan pozisyon, Mercidabık’ta Sünni İslam dünyasını merkezileştirme amacıyla devam etmiştir. Bu birlik tasavvuru, sadece siyasî bir program değil; tevhid ilkesine dayanan bir varlık ve toplum tasarımıdır. Bugün İslam dünyasında yaşanan dağınıklığın en önemli sebeplerinden biri de, bu tevhid merkezli siyasal-ontolojik bütünlüğün zayıflamış olmasıdır.

Yahya Kemal’in Selimnâme’si ve Tarihin Estetik Yorumları: Hafızanın Şiire Dönüşmesi

 

Tarihi anlamlandırmada edebiyatın kurucu bir rolü vardır. Yahya Kemal Beyatlı’nın “Selimnâme” adlı şiiri, Mercidabık’ıntarihsel anlamını felsefi ve estetik düzlemde derinleştiren nadide örneklerden biridir. Bu zafer bir kader sahnesi olarak tahayyül edilirken, İslam birliğinin tarih sahnesine yazıldığı bir metafizik olay olarak yorumlanır.

“Sahrâ-yı Mercidâbık’a nakş eylemiş kader

İslâm fikr-i vahdetinin kârzârını”

dizeleri, tarihin yalnızca belgelerle değil, değerlerle yazıldığını gösterir.

Selimnâme, sadece tarihî bir anlatım değil, aynı zamanda Osmanlı’nın İslam dünyasındaki birleştirici rolünü ve Yavuz Sultan Selim’in bu süreçteki liderliğini epik bir dille tasvir eder. Yahya Kemal, bu eserinde milletin tarihî hafızasını canlandırmayı ve millî kimliği pekiştirmeyi amaçlamıştır. Dolayısıyla söz konusu eser, Yavuz Sultan Selim’in doğudan batıya yaptığı fetihleri, özellikle Çaldıran, Mercidabık ve Ridaniye zaferlerini epik ve klasik bir üslupla anlatan şiir formunda bir tarih destanıdır. Yavuz “kaderin süvarisi” olarak yüceltilir ve onun İslam dünyasında birliği sağlama idealini vurgulanır.

Çok Boyutlu ve Disiplinlerarası Bir Mercidabık Okuması: Geleceğe Dair Öneri

Mercidabık gibi tarihi eşiklerin çağdaş krizler bağlamında yeniden okunabilmesi için yalnızca tarihçilerin değil; felsefecilerin, hukukçuların, sosyologların, psikologların ve strateji uzmanlarının da katıldığı disiplinlerarası bir yaklaşım gereklidir. Ayrıca, ilerleyen yıllardaki sempozyumların bölge ülkelerindeki üniversiteleri ve kanaat önderlerini de kapsayacak şekilde uluslararası boyuta taşınması önerilmelidir. Bu çaba, Mercidabık’ın tarihi bir hadiseden çok, ortak bir hafıza ve ortak bir ahlak zemini olarak yeniden kurulmasına katkı sağlayacaktır.

Sonuç olarak Mercidabık Zaferi, yalnızca Osmanlı’nın askeri kudretini değil; İslam dünyasında birlik, ahlak ve adalet ekseninde inşa edilen bir medeniyetin temel taşlarını da yansıtır. Bu zaferin bugüne bakan yüzü, geçmişe övgü değil; geleceğe karşı sorumluluktur. II. Mercidabık Sempozyumu, bu sorumluluğun bilinciyle hem akademik hem toplumsal hafızaya güçlü bir katkı sunmuştur. Yavuz’un yürüyüşü, çağdaş İslam dünyasının dağınıklığı karşısında fikirle, hukukla, ahlakla ve irfanla sürdürülecek yeni bir diriliş hareketi için ilham kaynağı olmalıdır.

4ad8f339-8890-4103-b2cc-39d0f37bd525.jpeg

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.