- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
MİNE ALPAY GÜN: BİR ELAZIĞ MASALI
Annemin en büyük hayaliydi köyüne yerleşmek. Sık sık Elazığ’daki Çorçuk köyüne gider, orada mutlu olur, o anılarla çok değerli bir masalı yaşardı. Biz de çocukluğumuzda, onun bu sevincine ortak olurduk.
17 Ağustos 2019 Cumartesi 14:10
Günlerce hazırlık yapar, konfeksiyon ürünlerinin fazla olmadığı o günlerde dikiş makinesinin başında saatlerce oturur; bana ve ablama yazlık 5-6 kat elbise diker, bunları günlük basma ya da poplinlerden hazırladığı gibi “düğünlük” olarak akraba nişan ve kınaları için taftadan, satenden dantelli, fistolu abiye tarzı giysiler de dikerdi.
Üç gün süren uzun tren yolculukları için poğaçalar, börekler, kekler yapar; tavukları kızartır, yanımıza alırdı.
Çorçuk köyüne gider, onun yaşadığı mutluluğu ben de yaşardım.
Henüz anneannem, babaannem sağdı; teyzelerim, halalarım, yengelerimle unutulamayacak güzellikler yaşadık.
Baraj olmadan önce, nazlı çayın yanında yakılan ateşlerde tokaçlarla çamaşırların yıkandığı, bu çamaşırların çalılara asıldığı bir devirdi.
Köyün kimsesiz yaşlı kadınlarının, o sık kavak ağaçları arasında genç gelinlerce yıkanıp, üstünün başının da yıkandığı yıllardı. Belki de henüz televizyon olmadığından; mertlik, fedakârlık, yardımseverlik bozulmamıştı.
Çamaşır kazanındaki sıcak su ile çocuklar da yıkanır, temizlik işi bitince sofra hazırlanırdı.
Kazanın altındaki közlenmiş ateşe tarladan toplanmış patlıcanlar, biberler, patatesler atılır, onlarla salatalar yapılır, saclar kurulup hangi ara yapıldıysa, oyun oynamaktan göremediğimiz koca teştteki hamurlar açılır. Önce yufkalar hazırlanır sonra “patila” denilen maydanozlu peynirlerin arasına konduğu el börekleri sacın üzerinde pişirilirdi.
Doğulunun asla vazgeçmediği tereyağı, çıkınlar arasındaki çömlekten çıkarılıp, o patilalar yağlanır ve toprak “desti”lerdeki kendi hayvanlarının sütü ile hazırlanmış ayranlar içilirdi.
Yakındaki “hayme”lerde bostan bekleyen akraba çocukların getirdiği karpuzları keserdik. Közler üzerine yerleştirilmiş bakır çaydanlıktan çaylar doldurulur; herkes “işte şimdi oldu, bütün yorgunluğumuzu aldı bu çaylar” derdi.
Devamı: https://www.milligazete.com.tr/makale/2997967/mine-alpay-gun/bir-elazig-masali
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.