- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul16°C▼
- Ankara14°C
- İzmir19°C
- Konya16°C
- Sakarya18°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep19°C
MUALLİMİM DİYEN OLMAK GEREKTİR ÎMANLI

Ahmet Tâlib ÇELEN
Maârif (asla eğitim değil)in aslî unsuru hoca/muallim (öğretmen değil)ler… Çöküşümüz; maârif, eğitim; hoca, öğretmen; talebe, öğrenci olduktan sonra başladı zaten. Her şey aslına dönmeden de ayağa kalkmamız imkânsız…
Hoca… Her mânâsıyla hoca… Îmânıyla, ilmiyle, ahlâkıyla, muhabbetiyle, sabrıyla, tebessümüyle, çilesiyle…
Tâlim ve terbiye işini îmanlı hoca/muallimlerin eline teslim edemediğimiz müddetçe “eğitim”den şikâyetler bitmeyecek.
Talebesinden daha düşük bir ahlâkî vaziyet içindeki öğretmen talebesine ne verecek? Tekeden süt beklemek gibi…
Bizim -sanılanın aksine- bilgi aktaran eleman bakımından çok fazla sıkıntımız yok. Bizim her bakımdan örnek (emsâl) olabilecek hoca sıkıntımız var. Ağzında alkol kokan hocanın talebeyi alkolden uzaklaştırmada ne rolü olabilir? Her teneffüs bahçe kenarına koşup sigara tellendiren hocanın “Evlâdım, sigara kötü bir şey, sakın içmeyin!” sözü talebe için bir kıymet ifâde eder mi? (Hemen belirtelim ki, derdimiz alkol ve sigaradan ibâret değil; konuşulabileceklerden olduğu için bunları misâl verdik. Çürümüşlük bunlardan çok daha derindir).
Daha evvelki bir yazımızda şunları söylemiştik:
Eskiler “Kem âlâtla kemâlât olmaz.” demişler. Yani “Kötü âletle iyi iş çıkmaz.” Maârifimizin yüz yıllık problemi budur: “Kötü hocayla iyi insan yetiştirmeye çalışmak.” Bunun mümkün olmadığını hâlâ görmeyecek miyiz? Yaşadığımız tecrübeler artık yetmez mi? Gözümüzün açılması için daha hangi felâketi bekleyelim? Uçuruma doğru gidiyoruz; bir noktadan sonra geri dönüş de mümkün olmayacak.
Mürşid zâtlardan biri, “Ağaç, meyvesinden belli olur.” diyor. “Bir mürşidin kemâli talebesinden anlaşılır.” demek ister. Millî ve dînî değerlerinden alabildiğine uzaklaşmış; alkolik, ilkokulda uyuşturucuya başlamış; kadın-erkek ilişkilerinde sınır bilmeyen; vatan, millet, istiklâl… gibi mefhumlardan habersiz, bunlara karşı alâkasız; büyüğe hürmet, küçüğe şefkat göstermeyen; merhamet hissinden belirti bile vermeyen; kendi zevk ve menfaatinden başka hiçbir motivasyonu olmayan…vs. bir gençlik “eğitim”in meyvesi olduğuna göre, aslında bu meyve neyi göstermektedir? Evet, bildiniz; “Öğretmenlerin emsâl olma derekesini!”
Geçenlerde Safahat okurken gözlerim faltaşı gibi açıldı. Bizim dile dökmek için didinip durduğumuz meseleyi çok evvelden Mehmed Âkif anlatmış zâten. Bakınız ne demiş:
“Muallimim” diyen olmak gerektir îmanlı;
Edebli, sonra liyâkatli, sonra vicdanlı.
(Fatih Kürsüsünde)
İyi mi?.. Hocanın lâzım-ı gayri mufârıkı en başta “îman”… Sonra edeb, liyâkat, vicdan…
En mühimi îman ama ona başka meziyetlerin ilâvesi lâzım. Edep, haddini bilmek, ahlâklı olmak, taşkınlık yapmamak, sınırlarını gözetmek, büyük yanında nasıl durulur, küçüğe nasıl davranılır, bilmek ve tatbik etmek…
Vicdan… Doğruyu yanlıştan ayırabilmek, doğrunun yanında yer almak; aynı zamanda merhametli olmak…
Yetmez… Bu melekelere sahip olduktan sonra liyâkat da lâzım. Yani mesleğini en güzel ve muvaffak şekilde icrâ edebilecek bilgi ve tecrübe sâhibi olmak…
İşte dört dörtlük bir hoca/muallimin fotoğrafı…
“Eğitim” denen ucûbeyi “maârif” hâline getirin, sonra maârifi de böyle hoca/muallimlere teslim edin, netîceyi görün. Böyle bir tâlim ve terbiye vetîresinden geçen çocuk büyüyünce ya “insân-ı kâmil” olur ya da “insân-ı kâmil” olamasa da olmanın kıymetini bilir, olamadığı için üzülür. Bu da az kazanç değildir.
Evvelki yazımızdan bir paragrafla bitirelim:
Hocaların seçimi en mühim işlerden birisidir. Çok dikkatli olunmalı. Yazımızı okuyanların hemen anlayacakları ters ve boş tiplerle hedefe ulaşmak mümkün değildir. Hocalar “yeni maârif”in insan anlayışını aynen benimsemiş kişilerden seçilmelidir. Hiç olmazsa düşman olmayanlardan. Medeniyetimizin insan anlayışı hocalardan talebelere doğru buhurdandan çıkan güzel kokular gibi yayılmalıdır. Millet ve medeniyet olarak varlık iddiamız buna bağlıdır.
Ahmet Çelen
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.