Bundan önceki yazımızda Millî Eğitim Bakanlığı’nın (yâni Yusuf Tekin Hoca’nın) “Türkiye Yüzyılı Maârif Modeli” başlığı altında yaptığı müfredâttaki iyileştirmeleri yeterli bulmasak da desteklediğimizi ama eğitim sistemimizin millîleşmesinin önündeki en büyük engelin kötü müfredât değil, gayr-i millî öğretmen kadrosu olduğunu söylemiştik. Müfredât da elbette mühimdir ama onu talebeye iletecek olan öğretmendir. Dolayısıyla müfredâta son şeklini sınıftaki öğretmen verir ve o öğretmenin ideolojisi, inancı-inançsızlığı, kültürü, ahlâkı o müfredâta bulaşır. Hangi müfredâtı getirirseniz getirin netîce olarak talebeye ulaşacak olan öğretmenin ideolojisi, inancı/inançsızlığı, ahlâkıdır. Geçen haftaki yazımızda bunun çarpıcı bir misâlini vermiştik. Merhum hocamız Durmuş Ali Taşçı, bir dostunun lise talebesi kızıyla arasında geçen bir konuşmayı anlattığı yazısıyla meseleyi çok net bir şekilde ortaya koymuş.
Şimdi bir haber paylaşacağım. Milletimizin hayrına olmayan bir kısım inanç ve ideolojiler “iyi müfredat”ın içine nasıl sızıyorlar dikkat ediniz.
Devamı: https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/ahmet-talib-celen/mufredatasizma-cabalari-50223.html
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.