- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
12 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara16°C
- İzmir20°C
- Konya18°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon19°C
- Gaziantep22°C
MUSTAFA KARA: VEFATININ 75. YILINDA AHMET HASİB EFENDİ

18 Mayıs 2024 Cumartesi 10:19
Bugün Yunanistan sınırları içinde kalan Serez şehrinde 1863 yılında doğan Ahmed Hasib, ilk tahsilden sonra İstanbul’a gelmiş ilim ve irfan dünyasının temsilcilerinden öğreneceklerini öğrenmiş daha sonra da talip olanlara öğretmek için çaba harcamıştır. Dostu Abdülaziz Bekkine’nin delâletiyle Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi ile (vefatı İstanbul, 1 Ağustos 1926) tanışmış, Halidî-Gümüşhanevî yolunun rehberleri arasına katılmıştır. Nurettin Topçu (vefatı İstanbul , 10 Temmuz,1975) Abdülaziz Bekkine’den (vefatı İstanbul 2 Kasım 1952) önce kendisiyle görüşmüş, fikir alışverişinde bulunmuştur.
Farklı camilerde imamlık, hatiplik, vaizlik yaptıktan sonra 15 Mayıs 1949 tarihinde âlem-i cemâle intikal etmiş, Edirnekapı Sakızağa mezarlığına defnedilmiştir.
Hasib Efendi-Güzelyazıcı
Ahmed Hasib (Yardımcı) Efendi’nin sohbetlerinden feyz alanlardan biri de İstanbul Müftüsü iken 1978 tarihinde vefat eden hemşehrisi Abdurrahman Şeref Güzelyazıcı’dır. Mezarı mürşidinin yanındadır.
Bir Mevlid Kandili’nde 12 Rebiulevvel 1368 (12.01.1949) tarihinde Şeref mahlasıyla kaleme aldığı Na’t-i Şerif’i, vefatından birkaç ay önce mürşidine ithaf etmiştir.
NA’T-İ ŞERİF
Mevlid-i Şerif Kandili münasebetiyle
Hasib Efendi Hazretlerine
Hayâl-i Ahmed-i Muhtar’a dil müsecceldir
O feyz içinde hazânım rebiulevveldir
Zılâl-i fecr-i ezelden ebed ufuklarına
Bu hilkat üzre akan nur o nûr-i ekmeldir
Velâdetiyle cihan başka bir cihan oldu
Uluvv-i arza mukâbil semalar esfeldir
Nasıl sabîh-i meserret ki çeşm-i rıdvana
Çekilse kuhl-i tecelli o rütbe ecmeldir
Ne hoş bahâr-ı müebbed ki hâk-i süflide
Diken bile gül-i cennet kadar mübecceldir
Nedir du-kevni ziyasında haşreden sultan
Güneş o tac-ı leamrük’[1]de bir demet teldir
Gümüşlü sinesini çâk çâk eden kamerin
Yanık yüreklere nûr çeşmeler açan eldir
Tüter ki micmer-i şevkinde halka halka hayat
Şemim-i zülfüne hasretliler müselseldir
Gönül saba gibi her dem Hicaz’ı devreyler
Medine çölleri üstünde gözlerim seldir
Nikât-i râz-ı şefaatle pür şu muhtasara
Gönülde aşk-ı habibin Şeref mutavveldir
[1] “senin ömrüne yemin olsun ki..” ayetine işaret.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.