09 Kasım 2025
  • İstanbul16°C
  • Ankara6°C
  • İzmir14°C
  • Konya7°C
  • Sakarya12°C
  • Şanlıurfa17°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep14°C

MUSTAFA KUTLU'DAN: ŞEHİR, BİNA VE AĞAÇ

İstanbul büyüyor. Büyümenin önüne geçilemiyor. Belki de "bırak dağınık kalsın" deniyor. Sayın Başbakan'ın "çılgın projesi" hayata geçerse oralar banliyö olarak kalmaz.

Mustafa Kutlu'dan: Şehir, bina ve ağaç

Gökkafesi'i yıkabildiler mi? Eskiden de İstanbul ikiye ayrılmıştı. İstanbul ve Pera. Bunlar sembolik semtlerdir. Şimdi yine aynı: İstanbul ve Maslak. Ayrıca bazıları İstanbul'un finans merkezi olmasını istiyor ki, bu yapı onlar için biçilmiş kaftandır. Şehrin büyümesinin önüne geçmek lazımdır, ama bu nasıl olacak? Herkesin bildiğini tekrar edelim: "Göçü durdurarak". Elli senedir aynı terane. Son TÜİK rakamlarına göre bölgeler arasındaki gelir uçurumu korkunç boyutlarda. Durum böyle iken Kastamonu'yu, Sivas'ı, Erzurum'u, Diyarbakır'ı, durdurmak mümkün olur mu? Kapıdan kovsanız bacadan girerler. Ve şehir TOKİ'ye rağmen hem gökdelenler, hem gecekondularla dolar. İmar iznini kaldırsanız bile bunun önüne geçemezsiniz.

Tek çare bölgelerarası gelir dağılımını âdil seviyeye getirmektir. Vatanında karnı doyan gurbete çıkmaz. Bu hengame arasında ihmal edilmeyecek husus asıl İstanbul dediğimiz "Sur-içi-Eyüp-Galata ve Üsküdar"ı korumak; buralarda "Kentsel dönüşümü" hızlandırmak, bu bölgelerde gökdelen inşaatına asla müsaade etmemektir. Şehre yukarıdan bakıldığında yeşil alan olarak mezarlıklar, askeri bölgeler ve bir miktar park gözüküyor. Sayın Tayyip Erdoğan'ın Belediye Başkanlığı'ndan bu yana ağaçlandırma hızlandı. Çevre yollarının çevresine dikilen ağaçlar bu dönemin hatırası olarak büyüdüler. Bu işle görevli birimler var. Park ve Bahçeler Müdürlüğü gibi. Yine de garip uygulamalara rastlıyoruz. Mesela evvelki yıl Ayasofya ile Çapa Hastanesi önündeki at kestaneleri tepelerinden traşlandı. Böyle budama ömrümde görmedim. Dedim elbette uzmanların bir bildiği vardır. At kestanesi yavaş, büyür, güzel bir ağaçtır. Bunlar da yetişkin idiler. Ama hepsi kurudu ve söküldü.

Makul ve faydalı bir uygulama şehirdeki kavak nüfusun azaltılmasında görüldü. Bu kavaklar her nasılsa gelişigüzel dikilmiş ve sanayi kavağı (Kanada kavağı) olduklarından çok çabuk büyümüşlerdi. Biçimsiz, dağınıktılar. Üstelik her bahar pamukçuklarını havaya salıyor, insanları hasta ediyorlardı. Bazı aklı yetmezler kavaklar kesilirken feryadı basıp "Ağaç katliamı yapılıyor" diye ortalığı velveleye verdi. Ama yetkililer aldırmayarak İstanbul'u kavak istilasından kurtardı.

Bir başka istilacı ağaç da "kokar ağaç" dediğimiz türdür. Bir yere tohumu düşmeye görsün, kısa sürede büyür, etrafa sürgün salar, bulunduğu yeri zapt eder, kaldırımları patlatır, duvarları yıkar. Odunu işe yaramaz, çiçek açmaz, yaprakları pis kokar. Görüldüğü yerde imha edilmelidir. Gökdelenlerin altına ağaç dikilmez. Yazık. Fidana işkence edersiniz. Gölgede, araç egzostlarından yayılan zehirli gazlar altında, kalabalıkta ne yapacağını şaşırır. İçine kapanır. Büyümez, yaprak açmaz, kurur. Gökdelen insanı, ağacı, kuşu, böceği, kısası tabiatı umursamaz. O tarih öncesinden gelen kutsal bir kuledir. Binaların insanları esir aldığını, yönettiğini ona bakarak anlarsınız. Bazılarına "akıllı bina" diyorlar.

İstanbul'un ağaçları çokluk, çınar, servi, erguvan, çitlembik ve defnedir. Yatay gelişmiş semtlerde, küçük bahçelerde pek çok ağaç ve meyve arasında mandalina ve portakal da görüyorum. Ne diri-yeşil yaprakları var ve sararıp dökülmüyor. Bazı genişçe alanlara manolya dikildiğine şahit oldum, sevindim. Nazlı, zor büyüyen ama muhteşem bir ağaçtır. Hele o kocaman beyaz çiçekleri. Vilayet'in karşısında iki mimoza var. Nazar boncuğu gibi. Baharda sarışına boyanıyor, harika kokuyorlar.

Buna mukabil Kubbealtı Cemiyeti olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi'ne bitişik sebilin önüne kim dikmişse (Orada şimdi bir büfe var. Ve bu ana caddelerdeki büfeler ayrı bir tartışma konusu) iki dut dikmiş. Bu yıl budadılar. Aşısız, geniş yapraklı, çok çabuk büyüyen, iri ama tatsız meyve veren, meyvelerini kaldırıma döküp etrafı pekmez gibi yapış yapış eden dut caddeye dikilir mi? Bazen de hisar gibi iki yanı kaplayan apartmanlar arasında boynunu bükmüş bir salkım söğüt görüyorum. Yüreğim burkuluyor. Bu söğüt ancak akarsu veya göl kenarına dikilir, sevgilinin saçları misali dallarını suya sarkıtır. O zaman seyrine doyum olmaz. Bu koca şehrin içinde o kadar dert var ki ağaçlara sıra gelmiyor.

01.02.2012 Yeni Şafak

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.