08 Kasım 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara13°C
  • İzmir17°C
  • Konya14°C
  • Sakarya15°C
  • Şanlıurfa22°C
  • Trabzon19°C
  • Gaziantep19°C

MUSTAFA KUTLU'DAN: ŞEHİR DEDİĞİN

Şehir dediğin fotoğrafta görüldüğü gibi olmalıdır. Yeşillikler içinde, birbirini boğmayan, ferah mekanlar, âsude evler. Geçmişte bizim şehirlerimiz de böyleydi. Minare boyundan yüksek bina yapılmıyordu.

Mustafa Kutlu'dan: Şehir dediğin

Nasıl yapmışlar burayı böyle diyenleriniz olacaktır. Söyleyelim: II. Dünya Savaşı'nda yerle bir olmuş. Ama şehir halkı bir şehir kültürüne sahip, kendi şehrine (hatıralarına) bağlı. Hiç başka bir şey düşünmemişler. El ele verip eski şehirlerini yeniden inşa etmişler. İşte buna tarih şuuru, mirasa sahiplik, incelik ve insanlık derler. Hiçbir yer kapanın elinde kalıp ranta dönüşmemiş. Almanlar zaten şehirlerin nüfusunu kontrol eder, nüfus baskısı ile özelliğini kaybetmesini istemez.

Freiburg aynı zamanda "nükleer enerji" karşıtı olarak tanınıyor.

Garip karşılamayın kendi enerjilerini kendileri üretiyorlar. Nasıl?

Şehrin boş alanlarını, binaların çatılarını güneş panelleri ile kaplamışlar. Tamamen güneş enerjisi (temiz enerji) kullanıyorlar. (Bir sanayi şehri olsaydı bu enerji onlara yeter miydi bilemiyorum). Tabii enerjiden hareket edildiği için şehrin ve binaların dizaynı buna göre biçim almış. Ünlü mimar Rolf Dish bu "güneş panelli" çatılardan başlayarak evleri, sokakları tasarlamış. Sıfır karbon salınımı olan evlerin ısıtma sistemleri, oldukça soğuk sayılan bölgede üç bin euroluk tasarruf sağlıyormuş.

Evlerde tercih edilen malzemeler tabiata zarar vermeyen türlerden seçilmiş. O kadar iyi bir yalıtım sistemi kurulmuş ki, diğer evlere oranla %90 verim alınmış.

Bu "yalıtım" işi çok önemli. Ülkemizde yeni yeni farkediliyor. Kendi çocuklarımın Başakşehir'deki evinden biliyorum. Bir türlü ısınamıyorlar; ve evin kuzeye bakan duvarları neredeyse ıslak kalıyordu.

Sonunda o bölgede bir "mantolama" kampanyası başlatıldı. Epeyce masrafı oldu ama evler ısınıverdi.

TOKİ keşke bu işi inşaatları yaparken düşünseydi. Ama şimdilerde tecrübe sahibi oldular her siteyi mantoluyorlar.

Freiburg'dan bahsederken şehrin kuzeyindeki Freiamt köyüne de değinelim.

Köy halkı ihtiyaçlarından %40 daha fazla enerji üretiyormuş. Ürettikleri enerjiyi devlete satıyorlarmış. Enerjinin kaynağı işte bildiğiniz hayvan pisliği. Tabii bu yüzden köyü bir koku kaplamış ama, orada yaşayanlar zaten bu kokuya alışık.

Hayvan atıklarını bu iş için üretilen mısır koçanları ile harmanlayıp işliyorlar. Ortaya çıkan metan gazı jeneratörler yoluyla köyün hem ısınmasında hem elektrik üretiminde kullanılıyor.

Şimdi bu şehir ve bu köy istisna sayılır. Geçiniz efendim, fantazya denebilir.

Ama oradalar, gidip görmek lazım.

Biz (ve neredeyse bütün dünya) çok katlı binalardan, beton ve demirden oluşan, sokaklarına arabaların sığmadığı bir şehir tarzını seçtik ve her yana yaydık.

Çamlıca'ya çıkın ve oradan İstanbul'a bakın. Şehrin üzeri kahverengiden griye doğru giden bir bulut ile kaplı.

Biz bu havayı soluyoruz ve ha bire gökdelen yapıyoruz.

Marifet bu mu?

Şehir dediğin böyle mi olmalı? Elbette hayır. Ama İstanbul artık tedavi kabul etmez. "Dönüşüm" falan sözlerine rağmen makus talihinin peşisıra sürüklenecek.

Çevre ve Şehircilik Bakanı İstanbul civarına bir milyon nüfuslu bir yerleşim bölgesi kurulacağını söylüyor. Umarım bu işe girişmeden gidip Freiburg'u görür.

Yeni şehrimiz klasik Türk mimarisi ile Freiburg'dan daha güzel olabilir.

Ameller niyetlere göredir.

(Yazıyı kaleme alırken Sayın Vedat Atasoy'un Radikal'de (12 Ağustos 2012) yayımlanan yazısından faydalandım. Teşekkür ederim).

22.08.2012 Yeni Şafak
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.