08 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara10°C
  • İzmir15°C
  • Konya11°C
  • Sakarya12°C
  • Şanlıurfa19°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep12°C

MUSTAFA MİYASOĞLU'NDAN: TİYATRO YÜRÜYEN EDEBİYATTIR!

Avcılar arasında konuşulan bir söylenti var: Geyik gibi hızlı koşan av hayvanları vurulduklarını çok sonra fark ederlermiş...

Mustafa Miyasoğlu'ndan: Tiyatro yürüyen edebiyattır!

 

Rosenbergler Ölmemeli adlı oyunun yazarı, bu esere konu olan casusluk davasında yargılanıp öldürülen çiftin suçlu olmadıklarına dair bilgiyle kurguladığı eserinin oynanmasına izin vermiyor. Bunu kimse bilmiyor; oyunun yazarından izin almadan sahnelemeye başlıyorlar. Çünkü tarihçi olan oyunun yazarı, Soğuk Savaş döneminde yanlış bilgiyle oyun yazdığını öğrendikten sonra ideolojik söyleme alet olan eserinin oynanmasını istemiyor. 

Bu oyunun yönetmeni ve Şehir Tiyatroları sanatçılarına sözcülük yapan Orhan Alkaya, kendi bilgisizliğinden kaynaklanan bu skandalı da unutturmaya çalışıyor! Çünkü bu oyunla Silivri sanıklarını savunma çabası boşa gitmiş, Şehir Tiyatroları zarara uğratılmıştır...

Günlük Müstehcen Sırlar adlı oyunla ilgili tartışmalarda da Şehir Tiyatrosu çalışanları haklı çıkmak için demogoji yapıyor; İskender Pala’nın oyunu seyretmeden eleştirisini gerekçe yapıyorlar! Bu da yetersiz savunma! Çünkü oyun Repertuar Kurulu’nda metnine bakılarak değerlendirilir. İskender Pala, televizyonda Ali Kırca’ya müstehcen cümleleri gösterdi, o da okuyamadı. Afişinde “+16” ibaresi olan oyun, tiyatro sitesinde de çok tuhaf tanıtıldı.

Tiyatro çevresindekilerin pek çoğu, bazı hattat ve ressamlar gibi okuma alışkanlığını ya kaybediyor yahut da hiç kazanamıyorlar. Bazı oyuncuların metni daha önce görmeden, ancak okuma provalarında tanıyarak rol aldığı söylenir. Yalan Dünya dizisindeki gibi pek çoğu imaj ve hava peşindedir; okumaya gerek bile görmezler. 

Bu insanların bir kısmı daha önce hangi okulu bitirmişlerse, tiyatroya girdikten sonra ilgilendikleri kişi veya kesim dışında bir şeyle ilgilenmiyorlar, bazıları bizim toplum gibi yabancı toplumları da tanımıyorlar. Bunların temel motivasyonu alkış... Pek çoğu, sahnedeki ramp ışıkları önüne çıktıktan sonra elit olduğunu sanır ve seyirciden sürekli alkış bekler. 

1975 yılında, MSP Gençlik Kolları adına bir tiyatro grubu kurarak sahneye koydukları Mas-Kom-Yah adlı oyunun başrolünü oynayan Tayyip Erdoğan’ın tiyatroyu bildiğinden haberi olmayanlar, kamu tiyatroları üzerinden muhafazakârlara hakareti sineye çekmesinin söz konusu olmadığını bilmeleri gerekir. Onları halkın kesesinden beslemesi imkânsız!

Kısacası, av ve avcı benzetmesi bu durum için hayli geçerlidir. Maalesef tiyatrocular dünya klasikleri ile bizim klasiklerimiz hangi ana temalar etrafında gelişir bilmezler! O yüzden de bu toplumun iki önemli değerini önemsemiyorlar: Birisi kamu maliyesini keyfi harcama, diğeri de müstehcenliği sanat yoluyla meşrulaştırma... Halbuki bilmeleri gerekirdi ki, 500 yıllık Divan edebiyatı 200 yıl önce Hûbannâme ve Zenannâme gibi mesnevilerle itibarını kaybetmiş, Yeşilçam Sineması gibi bir halk sanatı müstehcen filmler yüzünden batmıştır.

Sürekli geyik muhabbeti yapanların bir süre sonra geyik gibi avlanması tabii...

Evet, ödenekli tiyatrolarda halka tepeden bakan jakobenlerin iktidarı bitmiştir! Artık özgürlük ve özerklikten önce özel bir yapıda kendilerini geliştirmeyi düşünseler iyi olur.

08.05.2012 Yeni Akit

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.