- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
06 Kasım 2025- İstanbul18°C▼
- Ankara13°C
- İzmir18°C
- Konya15°C
- Sakarya17°C
- Şanlıurfa23°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep18°C
MUSTAFA MİYASOĞLU'NDAN: ZAMANSIZ BAHÇELER
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım güzeller bende kaldıÇok sevdiğim şairlerden biri olan Asaf Hâlet Çelebi’nin bu mısraları, bir ki-tabımın adını belirledi. Kitaptaki yazıları en çok bu isimle anmaya değer buldum.

Bir Devrin Muhasebesi
Bu kitaba aslında Osmanlı’dan Cumhuriyete geçişin sosyal, kültürel ve estetik bir değerlendirmesi olarak bakılabilir. O yüzden, bu değerlendirmenin niteliği ve önemi ile ilgili tespitleri başkalarına bırakırken, en azından şöyle yakın plan bakışla, “Bir Devrin Muha-sebesi” demek de mümkündür.
Zamansız Bahçeler’in ne türden bir muhasebeyi yaptığını anlayabilmek için ki-taptaki yazıların adlarını peşi peşine sıralamayı yeterli buluyorum:
Seyahat Sevdası, Yolların Kültürü, Kültürün Yolları, Edebiyatımızda Su, Üç Boyutlu Deprem, Fetih Şiirleri ve Fatih’in Portresi, Savaş Atmosferinde Sanat ve Edebiyat, Tarihî Roman ve Romanda Tarih, Şehir Kültürü ve Roman, Bir Dili Öğrenmek, Tarihimizde İkinci Batılılaşma, Zaferlerimiz ve Destan Edebiyatımız, İki Ülkenin İmkânsız Aşkı, Cumhu-riyet Dönemi Sanat ve Kültür Hareketleri, Çağdaş Türk Hikâyesinin Ana Ekseni, Cumhuriyet Dönemi Türk Romanı, Türk Tiyatrosunun Temel Meseleleri, Tasavvuf Üzerine, Bir Şehri Sevmek, İstanbul Efendisi Olmak…
Evet, görüldüğü gibi bu yazılarda sosyal, tarihî ve kültürel değerlendirmeler ön planda geliyor. Ban bunlardan bazılarını burada haftalık yazılar halinde kısaltarak okuyucu-larımla da paylaşmaya çalıştım, fakat günlük gazete yazısının formatından ötürü de metinlerin asıl bütünlüğünü kitaba saklamak zorunda kaldım. Çünkü bunları gönlümle yazmıştım.
Asaf Hâlet Çelebi’nin kültürel yazıları ile sipariş üzerine yaptığı inceleme ki-taplarında, denemelerinde de böyle bir özelliği var. Denebilirse, herkesin aklıyla ve gönlüyle yaptığı işler var ve bunları ayırmak bazen çok da kolay değildir. Ben çoğunu gönülden yazdığım yazılara “sohbet” adını vermeye çalıştım ve Yeni Devir’de bu adla üç yıla yakın köşe yazısı yazdım. Bu yazıların adı da başlangıçta Edebiyat Sohbetleri idi. O da bir kitaba ad oldu.
İnanıyorum ki, yüreğinizi koymadığınız, gönülden yazıp söylemediğiniz hiçbir söz ve yazı bu toplumda yankı bulamaz. Eğer bu toplumun yeniden büyük işler yapmasını, tarihteki misyonuna kavuşmasını istiyorsak, bütün insanî ve kültürel değerleri inanıp benim-seyerek, gönülden gelen bir tercihle ele alıp konuşmamız, yeni nesillere sunmamız gerekir.
Kültüründen Koparılmış İnsanlar
Bu kitabı oluşturan yazıların ortaya çıktığı zemine kısaca bir göz atmakta fayda var. Bu bilinmeden yapılacak her türlü değerlendirme faydasız kalmaya mahkum olur.
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte kopardığımız bağların acısını çok çektik. Sanatta, edebiyatta, siyaset ve teknolojide dünya çapını yakalayamayışımızın tek sebebi bu kopuştur. Çünkü hafızasız insan neyse, tarihsiz toplum da odur. Her alanda şizofrenik parano-yalardan kurtulamayışımız bu yüzden. İrtica, Komünizm, PKK ve bölünme tehlikesi bunun için birer heyûla hâline geliyor, paranoyaların geliştirdiği sürekli tehdit altında yaşıyoruz.
Osmanlı kültür ve edebiyatından habersiz olanın orijinal ve millî bir eser ortaya koyması imkânsız. Yahya Kemal ve Tanpınar’ı, Mehmet Âkif, Necip Fazıl ve Peyami Safa’yı önemli kılan Osmanlı dili ve kültüründen haberdar olmalarıdır. Nâzım Hikmet, Kemal Tahir ve Attila İlhan, dünya görüşlerine zıt olan Osmanlı zevkiyle eğitilmiştir. Tarık Buğra, Behçet Necatigil, Sezai Karakoç ve A.Turan Oflazoğlu’nu önemli kılan da Osmanlı’ya bakış tarzları ve yaklaşımlarıdır. Şiirimizle romanımızda Osmanlı dil ve zevkini yakalayabilenler geniş kitlelere ulaşabiliyorlar. Gelenekten yararlanabilmek için bilmek gerek...
Cumhuriyet’ten öncesini yok sayan kültür anlayışı, edebiyatımızda görülen fu-karalığın tek sebebidir. Cumhuriyet’in Tek Parti döneminde, özellikle İnönü yönetiminin baskıcı tutumuyla tek boyutlu insan yetiştirmek istenmiştir. Bugün 10. Yıl Marşı’nı ezbere okuyan ihtiyarlarla ihtiyar gençler, baskı atmosferinin oluşturduğu ve zaman tüneline soktuğu insanlardır. Öyle olmasaydı, Cumhuriyet’in 75. Yılı’nda hâlâ 10. Yıl Marşı’nı okuyabilen in-sanlar ortaya çıkabilir miydi? Böyle insanlar nerede görülebilir?
Tek boyutlu insanın tavrı Orhan Veli’ye göre: “Düşünme / Arzu et sade / Bak böcekler de öyle yapıyor”... Orhan Veli çevresindeki insanları böyle görüyor ve “böcekler”in halini güzel tasvir ediyor. Yine onun, “Rakı şişesinde balık olsam” mısraı da sorumsuzluk ve şuursuzluk denizinde yüzen aynı insan tipini çok veciz bir tarzda anlatıyor. O yüzden böyle tarihsiz toplumun insanları şuursuz, kültürsüz ve tabii ufuksuz olur. Hayatının manası, kültü-rünün tarihî mirası ve insanlığın geleceği önemsizdir onun için...
Umulur ki yeni nesil kültürüne ve tarihine bağlı bir şekilde yetişir ve atalarına, kendisine yakışır tarzda güzel eserler vererek ülkesine hizmet eder.
21.07.2013 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.