- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
02 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara10°C
- İzmir18°C
- Konya11°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa20°C
- Trabzon14°C
- Gaziantep18°C
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: FETİH RUHU
1 Temmuz 2014 Salı günü iftar programı için Konya TV’nin davetlisi olarak Konya’ya gittim. İftara nazaran uçaktan iniş saatimiz biraz erken olduğundan dolayı önce Mesnevi adlı bir otele yerleştim.

Mevlana Türbesi ve çevresi özellikle Ramazan’da sakin ve asude görünüyordu.
*
Herhalde gençlik dönemimde bana Konya’yı sevdiren hususlardan birisi Şark klasiklerine olan düşkünlüğümdür. Bu anlamda Mevlana ile de meşgul oldum. Arapçada Muallakat şairleri gibi Farsçanın da dört şairi vardır ve bunlardan birisi Mevlana’dır. 1978’de Konya’yı ziyaretim sırasında Konya’yı kitapların içinde yaşıyordum. Zamanla şarkiyat ile aramda tortular oluştu. Belki de feyiz eksikliği bundandır.
Velhasıl akşama doğru Konya’nın tepelerinden birisinde iftar programına katıldık. TV5 ile Konya TV’nin ortak iftar programı idi. Konu Gazze’ye yönelik saldırılardı. Programda irticali bir biçimde fetih ruhuna değindim. Anlattıklarımı burada kısmen paylaşmak istiyorum. Fetih ruhu olmadan fatihler olmaz. Fetih ruhuyla alâkalı olarak iki örnek verdim. Bunlardan birisi, 1516–1517 tarihinde Biladü’ş Şam ve Kahire’yi fetheden ve akabinde Kuzey Afrika’yı topraklarına katan Yavuz’daki asalet, ruh ve sırdı. Onu başarılı kılan ondaki saklı ruhtu. Bu şüphesiz fetih ruhuydu. Askerlerin Mısır yolunda Mercidabık ve Ridaniye savaşları öncesinde serkeşlik etmelerine rağmen yılmamış ve yolundan dönmemiştir. Tek başına kalsa bile yolundan dönmeme kararlılığı göstermiştir. Dedesi Fatih’in İstanbul için söylediği gibi o da lisanı halle Kahire için ‘ya Kahire beni ya ben Kahire’yi alırım’ demiştir. Bu kararlılığı sayesinde Şam diyarını ve Mısır’ı Osmanlı haziresine ve topraklarına katmıştır. Böylece zayıflayan Memluklu tahtını İspanya ve Portekiz güçlerine yem olmaktan kurtarmıştır. İki başlılığı da savmıştır.
*
Fatih’in gemilerini karadan yürütmesi gibi Yavuz da develerini ve ordusunu çölde; Tih Çölü’nde yürütmüş ve ‘önümüzde rehberimiz Peygamberimiz yürüyor’ diyerekten bir ara atından inerek çölde kumlar üzerinde yalın ayak yürümüştür. Filmi yapılsa sezadır. Böylece nice zorluklara göğüs gererek beş günde geçilmez denilen çölü geçmiştir. Çıplak veya yalın ayak yürümek fatihin misyonuna olan saygısındandır. Bu ruhla mücehhez ve bezenmiş olan fatihler mutlaka hedeflerine varırlar. Yavuz’dan 401 yıl sonra Filistin’i ve Kudüs’ü işgal eden Allenby de tersinden böyle bir ruh vardır. Buna işgal ruhu denilebilir. Lloyd George’un Kudüs’ün düşmesi üzerine, ‘İki yüz yıllık rüyamız gerçekleşti. Haçlı Savaşları şimdi bitti’ demesine paralel olarak İngiliz ordusu komutanı Allenby de Kudüs’e aynen Yavuz’un yaptığı gibi saygıdan ötürü yalın ayakla girmiştir. Biz onlarınkine fetih değil işgal diyoruz ama işgal bile böyle bir ruh gerektirir. Filistin’i kurtarmak isteyenler zamanın Selahaddin’i ve Yavuz’u olmak zorundadırlar.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.