- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara18°C
- İzmir22°C
- Konya19°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep24°C
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: HARİCİLEŞME
Nedvetü’l ulema mensuplarından Selman Nedvi, Selefilik akımının ve kavramının 1940-1950’li yıllara dayandığını ve o yılların ürünü oluğunu söylemektedir.

Nedvetü’l ulema mensuplarından Selman Nedvi, Selefilik akımının ve kavramının 1940-1950’li yıllara dayandığını ve o yılların ürünü oluğunu söylemektedir. Kasıtlı İslam’ı tahriften ziyade yanlış anlama üzerine kurulu bir anlayıştır. Kendisini İbni Teymiye ve İbnü’l Kayyım ve Muhammed Bin Abdulvehhab gibilerine nispet etmektedir. Böyle bir damar daima olmuş ve bazen Ehl-i hadis olarak kayda geçmiştir. Son sıralarda Kaide ve türevlerinden yeni Haricilik olarak bahsedilmektedir. Kaide ve türevleri ise genelde Selefi anlayışına yaslanmaktadır. Geçişlidir. Lakin her selefi harici demek değildir. Haricilik eski bir akım olmasına rağmen akım ve eğilim olarak; toprağın altında yok olmadan çekirdek vaziyetinde kalmış, uygun ortamlar bulduğunda yeniden filiz vermiş ve intişar etmiştir. Yeşermesi için uygun ortam sosyal çevredir. Bu sosyal çevre, fotosentezidir. Bu da İslam toplumlarının derin kargaşa ortamına yuvarlanmalarıdır. Fikri ve güvenlik boyutlarında bünyesine dağınıklık arız olmasıdır. Haricileşme Kaide veya türevleriyle sınırlı değildir. Örgütten ziyade bir akımdır. Afganistan’da Mücahitler kavramı evrim geçirmiş ve önce Afgan Arapları ve ardından da Kaide ismini almaya başlamıştır. Kaide bilahare Taliban ile ittifaka girmiştir. Dışarıdan büyük bir karartma uygulandığından dolayı mesele çok iyi anlaşılmamıştır. Lakin tekelcilik, inhisarcılık ve kendini merkezde konumlandırma gibi birçok hastalığa müptela olmuştur. Tekfircilik bunun sonuçlarından birisidir.
*
Tekfir inançlar arasına sınır koymaktır ve gayet meşrudur. Lakin bunu genişletmek ve tekfiri tekfircilik akımı haline getirmek maksadı aşmak ve tehlikelidir. Hanbelilerin Cehmiye kavramı etrafında yaptıkları gibi. Ebu Hanife’nin ameli imandan bir parça ve cüz olarak kabul etmemesinin nedeni, imanı parçalanmayan bir bütün olarak görmesindendir. İmanın azalması veya artması ise bütünle ilgili bir azalma veya artma olmayıp yakinin azalması veya artmasıdır. Artma veya eksilme psikolojiktir. Bir başka boyutun meselesidir. Tasdikle veya konusuyla alakalı değildir. Günahla insanları tekfir edenler genelde Hariciler olmuştur. Mutezile de günahı kebir sahiplerini iman ile küfür arasında bir menzileye veya konuma yerleştirmiştir. Bu nedenle Hasan Basri, Ebu Hanife’den önce bu fikri reddetmiş ve ‘Vasıl Bin Ata bizim meclisimizi terk etti’ demiştir. Vasıl Bin Ata günahı kebire sahibini küfür ile iman arasında bir konuma sokmuştur. Hasan Basri de bir bidat ve sapma olarak buna yaftalamıştır. Günümüzde kargaşa ve umutsuzluk dalgaları ve ortamları yeniden bu tür aşırı fikirlerin ve sert akımların türemesine imkân vermektedir. Duygusuzlaşma ve duyguların körelmesi ‘el cezau min cinsi’l amel’ sırrıyla daha azılısını üretmiştir. Dünyanın Suriye’ye duyarsızlığı IŞİD gibi akımlara altyapı hazırlamıştır. Bir de buna siyasi mühendislik boyutu eklenmiştir.
1970’li yıllarda Mısır’da kendilerine Cemaatü’l Müslimin adını veren Şükrü Mustafa ve hareketi yeni Harici akımı olarak sivrilmiştir. O dönemde bu hareketin Türkiye’de de akisleri olmuştur. 1990’lı yıllarda ise benzeri bir hareketi Cezayir’de görebiliyoruz. GIA gelişigüzel katliamlar işleyen ve özellikle dâhili kavgayı körükleyen bir yapı olarak zuhur etmiştir. Önceliği yanlış gördüğü İslami kesimlerin tasfiyesine vermiştir. Dolayısıyla rejimlerin işine yaramıştır.
*
İmam Ali’ye karşı çıkan Haricilerin kargaşa iklimini artırarak bir şekilde Emevilerin ekmeğine yağ sürmeleri gibi. Zaten bunlar daha sonra profesyonel paralı askerler haline gelmişlerdir. Yıkıcılığın sonucu paralı asker haline gelmektir. İdeolojik savaşçılar yanlış çizgilerinin sonucu paralı asker durumuna düşmüşlerdir. Bugün de Kaide gibi hareketlerin düşmanlarına hizmet ettiğini görebiliyoruz. Sözgelimi Süleyman Ebu’l Geyt 10–11 yıl İran’da ağırlanmış ve ardından Türkiye’ye salınmıştır. Keza Haricileşme dalgasının yeni araçlarından olan IŞİD de böyledir. Barajın önünün açılması gibi Ebu Gureyb Hapishanesi’nin boşaltılmasıyla bu akımın çeliğine su verilmiştir. Suriye rejimi de uluslararası mahfillerde kendisini meşrulaştırmak için bu akımı güçlendirmeye çalışmıştır. IŞİD’in komuta mevkiindeki şüpheli isimlerden birisi Ebu’l Berra Samarrai kod adıyla anılan Muhammed Yasin olup Suriye rejiminin Siyasi Güvenlik Şubesi’nin elemanlarından birisidir. IŞİD tavanının yüzde 20 oranında şaibeli ve sızma isimlerden oluştuğu bilinmektedir. Cezayir’de GIA üzerinden rejim kendisine meşruiyet alanı üretmiştir. Suriye’de de IŞİD üzerinden, öteki İslami hareketler tasfiye edilirken veya zayıflatılırken öte yandan da Esad rejimi ehven-i şer pozisyonuna sokulmuştur.
Haricileşme eğilimi taşıyan hareketlerin temel vasıflarından birisi kendilerini merkeze alma ve başkalarını da tekfir etmeleridir. Mısır’da Şükür Mustafa hareketi kendilerini Cemeatü’l Müslimin adını verirken IŞİD ise kendilerini hadiste geçen bir kavramla ilintilemektedir. Taife-i Mansura. Muzaffer bölük olarak kendilerini merkeze yerleştirmişler ve bu kavram üzerinden muhaliflerini tezyif ve itibarsızlaştırmaya girişmişlerdir. Vaktiyle bu tekfir ve haricileşme eğilimine karşı Mısırlı Müslüman Kardeşler hareketinden Salim Behnesavi ‘el Hükm ve Kadiyyetü Tekfir’ isimli eserini kaleme almıştır. Karadavi’nin tekfir konusuyla ilgili yine uyarıcı bir eseri vardır. Hariciliğin önemli vasıflarından bir diğeri de irrasyonel ve dolayısıyla anti sosyal ve vakıadan kopuk olmalarıdır.
11.01.2013 Habervaktim
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.