- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: İKİNCİ RAMAZAN SAVAŞI
Son yıllarda Müslümanlar özellikle Ramazan iklimlerinde maddi ve manevi savaşlara maruz kalıyorlar. Psikolojik, fiili ve simyasal (manevi) taarruzlara maruz kalıyorlar.

Son yıllarda Müslümanlar özellikle Ramazan iklimlerinde maddi ve manevi savaşlara maruz kalıyorlar. Psikolojik, fiili ve simyasal (manevi) taarruzlara maruz kalıyorlar. Mevdudi ile Meryem Cemile arasındaki mektuplaşmalarda buna dair değerlendirmeler var. Ramazan’daki psikolojik savaşlara dikkat çekiliyor. SSCB döneminde Ramazan ayı geldiğinde Ramazan ayının manevi iklimini kırmak, karartmak için ateizm propagandalarına hız verilir ve çabalar katlanır ve katmer hale getirilirdi. Türkiye’de de Ramazan ayı daima yıkıcı manevi saldırılara sahne olmuştur. Ramazan iklimini ve manevi havasını gölgeleyen dini yorumlar ve gelişmeler eksik olmamıştır. İnsanlar dinleriyle fitneye düşürülmüşlerdir. Yakinleri ve sabiteleri sorgulanmıştır. Hatta karalanmıştır. SSCB’den sonra ABD ve benzeri ülkelerde de Ramazan ayında Müslümanlara ve İslam’a yönelik saldırılarda artış kaydedilmektedir. Ramazan ayı İslam düşmanlarının küresel saldırılarına sahne olmaktadır. Walker Bush Moğolların izinden Afganistan’ı, 2001 yılının Ramazan’ında işgal etmiştir. Kuzey Birliği en azından saldırıların Ramazan ertesine talik edilmesini istemişse de Haçlı şövalyesi Bush’a dinletememiştir. Haçlı neferi Bush Afganlıların ve onların ötesinde bütün Müslümanların Ramazan’ını burnundan getirmiştir. Moğol çerisi Cengiz Han’ın İslam dünyasını işgale Harezm ülkesinden başlaması tesadüf olmasa gerek. Bush da Cengiz Han’ın yolunu takip ederek, 11 Eylül sonrası işgallerini aynı coğrafyadan; Afganistan’dan başlatmıştır. Otrar faciası küresel anlamda New York’ta tekerrür etmiştir. Cengiz Han ve Bush’un saldırılarının gerekçesi bile aynıdır. Cengiz Han’ın saldırı gerekçesi Otrar Valisinin Moğol kervanına ilişmesiydi ve Alaaeddin Muhammed’den Otrar Valisinin kendilerine verilmesini istemiştir. Taciz edici şart yerine gelmeyince de savaşı başlatmıştır. Bush da 11 Eylül faciası sonrasında Taliban yönetiminden New York faciasının veya İkiz Kulelerin failleri olarak gördüğü Bin Ladin ve yakın adamlarını istemiştir. Taliban ise teslimin Peştun gelenekleri çerçevesinde mihmandarlık (misafir ağırlama) adabına uygun olmadığını bildirmişlerdi. Lakin suçların sabit olması halinde buna göre davranacaklarını da eklemişlerdi. Bununla tatmin olmayan ABD Ramazan ayında saldırıya geçmişti. Bugün maalesef İsrail ramazan ayında milyarlık İslam âleminin gözlerinin içine bakarak cürmünü sürdürüyor.
*
İsrail’in Gazze’ye Ramazan ayında saldırısı tarihe ikinci Ramazan savaşı olarak geçebilir. Şöyle ki, 1973 yılında 6 Ekim’de İsrail’le Mısır arasında cereyan eden savaş, Ekim Savaşı (October-Tişrin) olarak kayda geçtiği gibi aynı zamanda 10 Ramazan Savaşı olarak da anılmaktadır. İlk defa Mısır ordusu bu savaşta üstünlük kurmuş ve İsrail’in Süveyş Kanalı üzerine kurduğu Barliv Hattını geçmiş ve savaştan bir iki yıl sonra (1975) da Süveyş Kanalını yeniden uluslararası seyri sefere açmıştır. Mısır ile İsrail arasındaki savaşın parolası tekbir yani Allahu Ekber nidaları olmuştur. Mısır ordusu ülkesinin ve İslam’ın şerefi için çarpışmıştır. Onun ötesinde bu savaşta Araplar arasında birlik ve beraberlik ruhu egemendir. Enver Sedat iktidarının ilk yıllarında Nasır’ın kutuplaştırıcı siyasetinden uzak kalmış bu da birlik ve beraberlik ruhunu diriltmiş ve perçinlemiştir. Savaş bu sayede kazanılmıştır. İkinci Ramazan savaşı diyebileceğimiz Gazze Savaşı ise bu birlik ve beraberlik ikliminden çok uzakta görünüyor. Her ne kadar İsrail Mutabakat Hükümetini cezalandırmak için harekete geçmişse de Mahmut Abbas ile Hamas tarafının ruhlarının barışık olduğunu söyleyemeyiz. Zoraki bir beraberlikten bahsetmek mümkündür.
*
Onun ötesinde, Müslüman Kardeşler ve uzantısı Hamas Araplarla İsrail arasında ortak düşmandır. Kimileri artık bunu telaffuz etmekten çekinmiyor. El Ahram gazetesi Yayın Yönetmen Yardımcısı İzzet Sami twitter hesabından atmış olduğu bir mesajında Netanyahu’nun saldırganlığı karşısında şunları yazabilmiştir: “Ellerin dert görmesin. Ellerine iyilik sağlık ve Allah senin gibilerinin sayısını artırsın…” Bu kadar da olur demeyin. El Ahram Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkan Yardımcısı Dr. İmad Cad buna tüy dikerek Hamas’ın Gazze’de tırmandırma politikası izleyerek aslında Mısır’ı hedef aldığını ve Kahire’yi zora soktuğunu ileri sürmektedir! Hamas İsrail’i vuruyor Mısır ses veriyor! Hamas İsrail’e vurdukça Araplar ses veriyor. Böyle bir Ramazan iklimindeyiz. Şimdilik, İslam dünyasında en gür seda zorbaların, münafıkların veya azgınların sedası. Onları bekleyen akıbet şudur: Se ya’lemullezîne zalemû eyye munkalebin yenkalibûn(yenkalibûne. Zulmedenler hangi yüzleri üzerine devrileceklerini ve altüst olacaklarını pek yakında görecekler ve bileceklerdir.
11.07.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.