- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara4°C
- İzmir14°C
- Konya5°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa14°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep11°C
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: KADERİYELEŞME
Kaderiye Mutezile’nin fikir atasıdır. İslam içinde bir Mecusilik damarı olarak nitelendirilmiştir. Zira irade bakımından dualizme ve seneviyyeye çağrışımlar yapar. Kadere inanmaz ve Allah’ın bu alandaki tasarrufunu reddeder.

*
Kaderi ret ve Kaderiye anlayışı Müslümanların başlarına gelen en büyük felaketlerden birisidir. Fikir ve inanç dairesindeki afetlerden birisidir. Cebriye kaderi inkar etmez ama alanını tahrif eder. ispat etmekle birlikte cüz-i ihtiyari olanı reddetmektir. Ebu’l Hasan el Eş’ari ise cüz-i iradenin taallük etmiş olduğu alana kesbiyat alanı demektedir. Kur’an’da ‘bima kesebet eydiküm /kendi kazandıklarınız nedeniyle’ tarzında ifadeler vardır. Kesb bu ifadelere uygundur. Mutezile buna yaratma diyerekten irade konusunda seneviye yani dualist bir yaklaşımı benimsemiştir. Ya da çift yaratıcıyı kabul etmiştir. Böylece kul kendi fiilinin yaratıcısı olur. İbni Teymiye ise sırf Eş’arilere muhalefet olsun diye kesp makamını fiil/fail makamı olarak değiştirir. Bu anlamda Mutezile ile Eş’arilik arasında bir ara bölgede yer alır. Matüridiler cüz’i irade konusunda kula biraz daha fazla sorumluluk yükleme taraftarıdırlar.
*
Günümüzde kaderiye yeniden hortlamıştır. Sözgelimi Süleymaniye Vakfı’ndan bir zat ve onun gölgesinde deveran edenler gaybı bilmeyi ve kader konusunu kademe kademe reddeden bir gelişme seyri takip etmişlerdir. Kaderin bugünkü anlamda Abbasiler döneminde benimsendiğini ileri sürmüştür. Önce evliyaların cüz’i veya sınırlı olarak gaybı bildiklerini reddetmiş ardından peygamberlerin de mutlak olarak gaybı bilmek bir tarafa mutlak olarak gaybı bilmediklerini ileri sürmüştür. Ardından Allah’ın da gaybı bilmediğini iddia etmiştir. Böylece kendi silahıyla kendisini vurmuştur. Mutlak gaybı Allah bilir. Mukayyet olarak da gayba aşina kıldıkları bilebilir. Bu mesele şefaat gibidir. Her şey Allah’ın sınırlamasıyla sınırlıdır. Onun iznine tabidir. Onlar ise bırakın Allah’ın izin vermesini kendisinin bile gaybı bilmediğini ileri sürmektedirler. Bu kaderiyenin sefaletidir. Allah da gaybı bilmeyince demek ki eşya ile ilgili tabir caizse bir ‘bilgi işlem merkezi’ yoktur. Her şey gelişi güzel olmaktadır. Burada Allah bilmiyorsa ya tabiat biliyor ya da kimse bilmiyor. Tabiat biliyorsa bu durumda o tanrılık makamına yükselmiş olur. Tabiat da bilmiyorsa dünya mutlak bir körlük içinde yüzmekte ve deveran etmektedir. Bu anlamda geçmiş, gelecek ve her şey kargaşa içinde şekillenmekte ve bir istikamete bağlı olmadan gelişmektedir. Dolayasıyla dünyadaki sistem kaotik bir sistemdir. Halbuki sünnetullah bunun reddidir.
*
Kaderiye ümmetin eski bir hastalığıdır. Sahih-i Müslim’de bir hadis kaderiyenin ilk defa Irak’ta görüldüğünü ortaya koymaktadır. Bu meselenin Abdullah İbni Ömer’in kulağına çalınmasıyla birlikte onlardan teberi etmiş ve Müslümanları onları boykota çağırmıştır. Çünkü ehl-i bidat bir akımdır. Onların sözleri şudur: La kadere ve’l emru ünfun. Kader yoktur ve her şey geçmişsizdir. Geçmişte olayların takdir edildiğini reddetmişlerdir. Kurtubi, Sahih-i Müslim’in şerhinde o dönemde tarihe karışmış kaderiye topluluğundan bazı sözler aktarır. Kendi aralarında şöyle söylenmektedirler: Allah oluşumundan önce hadiseleri bilmez. Kurtubi bunların küfür ehli olduklarını söyler. Allah, allamu’l guyub, alimu’l gaybi ve’ş şehade ve innallalaha bikülli şey’in alim’ makamındadır. Onlar ise bu suretle hem Kur’an hem de Sünneti tekzip ediyorlar. Ona cehalet isnat ediyorlar. Allah onların söylediklerinden yüce ve beridir (El Kavlu’l Mesmu fi Beyani el hecri’l el Meşru, Abdulah bin Muhammed Bin Sıddik el Haseni el İdrisi, naşiri, Ali Yusuf Süleyman s: 15/24. Kahire). Allah cümlemize istikamet versin ve istikamet sahiplerini de istikametten ayırmasın.
17.01.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.