- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara22°C
- İzmir22°C
- Konya22°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: TEVİL VE TAKLİT
Ahmet Bin Hanbel’den itibaren Selefilerin veya Selefiliğin çekinceli olduğu hususlardan ilki usul-ud din yani dini temellerin anlaşılmasında tevile karşı çıkmalarıdır.

*
Selefilerin ikinci itiraz noktaları furu alanında taklittir. Bunu zaruret makamında kabul ediyorlar ama bir yerleşik hal almasını ve kökleşmesini ve dört mezhep halinde kurumsallaşmasına itiraz ediyorlar. Dört mezhep konusu tarihi sürecin getirdiği pratik bir sonuçtur. Evzai benzeri imamların mezhepleri Endülüs gibi ülkelerde bir süre yayıldığı ve yaşadığı halde taraftarlarının inkirazıyla yok olmuştur. Daha sonra ümmet dört mezhebi müesses yapı olarak kabul etmiştir. İbni Teymiye bazı fetvalarında dört mezhebin dışına çıkmıştır. Bu ümmetin kabul ettiği anlayışın dışına çıkmak olarak telakki edilmiştir. Lakin günümüzde bazı Arap ülkeleri aile hukukunda İbni Teymiye’nin üç talak meselesini bir veri olarak kabul etmiştir. Mısır aile hukuku da miras konusunda Caferi mezhebinden bazı hükümler almıştır. Onun dışında Mecelle’de bazı hükümler dört mezhebin dışından sair mezheplerden alınmıştır.
Hanbeli anlayışı veya Selefilik kurumsal taklide karşı olduklarından dolayı içtihat kapısını sürekli olarak açık tutmuşlardır. Suyuti de bu çığırı genişletmek istese de muarızları buna imkan vermemiştir. Bununla birlikte İslam dünyasına özellikle dört mezhep erbabı arasında Suyuti ile İbni Teymiye’nin yeri farklıdır. Suyuti’ye muayyen itirazlardan ziyade sadece içtihat iddiasına karşı çıkmışlardır.
*
Esasında tartışma biraz kurumsal ve lafzidir. İşlevsel olarak içtihat her asırda yapılmıştır. Günümüzde organ naklinde olduğu gibi. Şartların ve verilerin değişmesiyle içtihadi hükümlerin değişmesi de kaçınılmazdır. Sözgelimi Hindistanlı Vahidüddin Han Tatarhaniye’den bir fetva nakleder. Bu fetva havada yürüyeceğini veya uçacağını söyleyen bir adamın yemini hakkındadır. O dönemde havada uçmak kuşlara mahsus idi. Günümüzde ise hava araçlarıyla birlikte havada uçmak mümkün. Dolayısıyla geçmişte yeminini icra edemezken günümüzde icra edebilmektedir. Dolayısıyla eski fetva da yeni veriye göre değişmiştir. Hükmün istinat ettiği veri değiştiği için fetva da değişmiştir. Hanbelilik yaşayan içtihadı ve bunun teşhirini de benimsemiştir. Halbuki, içtihat kapısı kapandığı varsayılsa bile fiiliyatta ihtiyaçlara nazaran içtihat yapılmıştır. Esasında Selefilik akaitte taklitçidir. Eş’arilik nazarı yani bir nevi akait alanında ferdi içtihadı zaruri kabul etmekle birlikte İmam-ı Gazali’nin İlcamu’l Avam Min İlmi’l Kelam kitabında yaptığı gibi bu hükmü de avamın durumunu dikkate alarak gevşetmişlerdir. Bu alanda da taklidi kabul etmişlerdir. Gelişmeler çerçevesinde zarurete göre tevile izin verilmiştir. Lakin her tevil isabetli değildir. Bu nedenle tevile başvuran anlayışa halef, bundan kaçınana da selef anlayışı denilmiştir. İkisi arasında bir mukayese ile, Selef anlayışı eslem ve selametli, halef anlayışı ise a’lem daha bilge denilmiştir. Selefilik tevil ve taklide karşı çıkarak aslında zamanın getirdiği zaruretleri dikkate almamıştır. Ameli mezheplerde ve furuda musavvibe ve muhattie diye iki anlayış vardır. Musavvibe anlayışına göre, içtihatlar ve sonuçları farklı olsa bile hepsi isabetlidir. Muhattie ise sadece tek bir içtihadın doğruluğunu diğerlerinin ise yanlışlığını kabul etmiştir. Doğru içtihadın yanında yanlış içtihadın bile me’cur yani ecir ve mükafata neden olduğu doğru olmakla birlikte bundan bütün içtihatların isabetli olduğu sonucu çıkar mı? 20’inci yüzyılın selefilerinden Cemaleddin Kasımı neredeyse bu musavvibe anlayışını akait alanına da taşımıştır. Ona göre, bu alanda içtihat yapanlar da hatalı bile olsalar mazurdurlar. Akait alanında da çeşitlilik esastır. İmam-ı Gazali Hazreti Peygambere yalan isnadı caiz gören anlayış ile zındıka dışındakilerin dışında ümmetin rahmete mazhar olacağını öngörmüştür.
29.11.2013 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.