- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
02 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara10°C
- İzmir18°C
- Konya11°C
- Sakarya15°C
- Şanlıurfa20°C
- Trabzon14°C
- Gaziantep18°C
MUSTAFA ÖZCAN'DAN: TİTO’DAN SADDAM’A, MİLOSEVİÇ’TEN MALİKİ’YE…
Yugoslavya’nın bölünmesinden kimler sorumlu? Muhakkak ki birçok amil ve faktör olmalı. Bununla birlikte, Tito faktörünün ortadan kalkması kavimler ve milletler anaforu ve gayyası olan Balkanlar’ı patlatmıştır.

Yugoslavya’nın bölünmesinden kimler sorumlu? Muhakkak ki birçok amil ve faktör olmalı. Bununla birlikte, Tito faktörünün ortadan kalkması kavimler ve milletler anaforu ve gayyası olan Balkanlar’ı patlatmıştır. Tito kısmen otoriter yapısıyla birlikte birliğin harcını temsil ediyordu. Bağlantısızlar hareketinin önemli simalarından birisiydi. Onunla birlikte bu hareketi omuzlayan Cemal Abdunnasır ve Nehru gibi liderler de vardı. Bu liderlerin sahneden çekilmesi Bağlantısızlar Hareketinin sonu olduğu gibi aynı zamanda Tito’nun ölümü Yugoslavya’nın derinden ve aheste aheste çözülmesine zemin hazırlamıştır. Tito’nun 1980 yılında ölümüyle birlikte Yugoslavya’da öz yönetim prensibi veya anlayışı gereği olarak dönüşümlü başkanlık sistemine geçilmiştir. Bu cılız bir siyasi yapıyı ortaya çıkarmış ve milliyetçi çekişmeleri hızlandırmıştır. Altı ayda bir altı cumhuriyeti temsilen birisi Yugoslavya cumhurbaşkanı oluyordu. Dönüşümlü başkanlık sadra şifa olmuyor ve güçlü bir idari yapıyı temsil etmiyordu. Milliyetçilik pusudan çıkıyor ve Miloseviç’in zuhuru bardağı taşıran son damla oluyor. Bu süreçle birlikte Yugoslavya kabından çıkıyor. Miloseviç’in milliyetçilik damarını kışkırtmasıyla birlikte uykuda olan fitne uyanıyor. Esasında Yugoslavya Hırvat-Sırp dengesi üzerinde kuruludur. Yugoslavya’nın temel iki taşı Hırvat ve Sırplardır. Bu taşlardan birisini çektiğinizde bina yıkılacaktır. Nitekim öyle de olmuştur. Bu Mehmet Ağar’ın benzetmesini hatırlatıyor. Bir taşı çekerseniz sistem altında kalır, çöker. Nitekim Miloseviç’in kışkırtmasıyla birlikte Hırvatlar Yugoslavya’dan ayrılma kararı alınca ülke iskambil kulesi gibi darmadağın oluyor. Hırvatların olmadığı bir dengede Boşnaklar kendilerini Sırpların merhametine terk edemezlerdi. Nitekim Sırplar, kadim ortakları olan Karadağlıları bile kaybettiler. Onlar da sonunda ortak çatıyı terk ettiler.* Irak’ı Yugoslavyalılaştıran ise bizzat Amerikalılar oldular. Saddam’ın devrilmesi Tito etkisi meydana getirdi. İşgalden sonra da Roma valileri gibi kendi valilerini atayarak Irak’ı yönetmeye kalkıştılar. Çuvalladılar. Bu yürümeyince Yugoslavya’daki gibi dönüşümlü başkanlık sistemini denediler. Ardından Noah Feldman isimli Yahudi bir danışmanın nezaretinde hazırlanan Irak anayasası kota ( muhasasa) sistemi getirdi ve böylece Yugoslavyalaştırmanın temeli atılmış oldu. Geriye kalan tek unsur; yerli bir Miloseviç’in bulunmasıydı. Çok geçmeden Nuri Maliki’nin şahsında onu da keşfetmekte gecikmediler. Beklenen bölücü ortaya çıktı. Maliki işgal ortağı Kürtlerle de anlaşamayarak Irak mozaiğini çatlattı. Osmanlılar bölgede Kütleri bir denge unsuru olarak görmüş ve gözetmişler, istimale yani yanına çekme politikası uygulamışlardı. Bununla birlikte ırkçılık virüsü kapan Kürtler Saddam’dan önce ve sonra baş çekmişler ve Irak’taki denge rollerini bırakmışlardır. Arap Sünnilerin ezilmesine seyirci kalmasalardı belki de ülke işgal sonrasında bir dengeye oturacaktı. Irak’ta parçalanma çok yönlü olmuştur. Mezhep ve ırk fayları üzerinden harekete geçen ayrışma parçalanmayı hızlandırmıştır. Maliki ile Barzani zıtlaşırken Barzani’nin hedefinde, dengeyi yakalamak ve Irak’ı bütün halde tutmak olmamıştır. Maliki, Miloseviç gibi davranırken Barzani, Hırvat lider Franjo Tudjman’a özenmiştir. Kürt Tudjman olmak istemiştir. Birliği muhafaza yerine Barzani gizli ajandasını yürütmüştür ve bunu da skandal bir biçimde kendi ağzından itiraf etmiştir. Bundan böyle niyetlerini gizlemeyeceklerini söylemiştir. Demek ki daha önce gizliyorlardı. Bu PKK ve Kürtçülerin niyetleri konusunda Türkiye’nin kulağına küpe olmalıdır. Elini veren kolunu kaptırır. * Milliyetçilik virüsü nedeniyle Kürtlerle Sünni Araplar arsında ilişkinin güçlü olmaması dengenin yakalanamamasına neden oldu. Ardından Kürtlerle Şiiler arasında ortaklığın bozulması yapının çözülmesini tetikledi. Amerikalıların Irak’tan ayrılmasının ertesi günü Maliki, Sünni ortağı Tarık Haşimi’nin ümüğüne bindi. Sünnilerle Şiiler arasındaki çözülmenin ilk adımı böyle atıldı. Amerikalılar İngilizler gibi geride mıncıklayacak mesele bırakırlar ki, kendi değerleri bilinsin! Kurtarıcı, itfaiyeci olarak geri dönsünler! Ama korkarım Irak’ta geride kurtaracak bir şey bırakmadılar. Cehennem Malik’inin ismini hatırlatan Maliki’yi Mayıs 2006’da Iraklıların başına sardılar. 2010 yılında İyad Allavi’nin kazanmasına rağmen ikinci kez İranlılarla birlikte onu makamına sabitlediler. Şimdi de bazı mülahazalarla birlikte Maliki’nin üçüncü kez başbakan olmasını demokrasinin gereği olarak düşünüyorlar. Madem öyle seçimle gelen kutsal ise Hitler ile neden savaştılar? Yapan ile yıkan bir olmaz. Einstein sanki Maliki’yi anlatan bir cümle kurmuştur. We can’t solve problems by using the same kind of thinking we used when we created them. Krizleri doğuran eski yöntemi işleterek sorunlarımızı çözemeyiz. Ama Maliki ve ortakları çözümsüzlükte diretiyorlar. Ülkeyi değil sanki bölgeyi yıkmaya amadeler. Tüy dikmek ise bu kadar olabilir! Parçalanan Irak Amerikalıların ve kurdukları ve geride bıraktıkları sistemin eseridir. Kimsenin şüphesi olmasın.
04.07.2014 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.