- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
06 Kasım 2025- İstanbul17°C▼
- Ankara14°C
- İzmir16°C
- Konya13°C
- Sakarya16°C
- Şanlıurfa20°C
- Trabzon15°C
- Gaziantep20°C
NAMIK AÇIKGÖZ'DEN: MİLLİYET VE ETNİSİTE MESELESİ
Tarihin ilerleyişi lineerdir. Yani tarih ileri doğru çizgisel bir şekilde ilerler. Çok büyük felaketler ve sosyal kırılmalar yaşanmadığı sürece, insanlık, önceki birikimini tekrar tekrar yoğurup işleyerek, yeniden üretir.

Çoğu zaman da her parçaya birbirinden farklı ideolojik anlamlar yükleyerek “bütün”ü daha da karmaşıklaştırır.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, aileden başlayıp imparatorluklar tecrübesinden sonra ortaya çıkan “millet” fikri, daha alt sosyal yapıların kendiliğinden gelişip evrilen iradî tavırlarıyla ortaya çıkmıştır. Yani en üst sosyal yapı özelliği gösteren “millet” yapısı, inşa edilmemiş; toplulukların öz iradeleriyle kendiliğinden meydana gelmiştir. Modern çağlarda ortaya çıkan “toplum mühendisliği” fikri, tarihî dönemlerde görülmemiştir.
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan toplumsal yapı tartışmaları, ne yazık ki, tarihi geriye döndürme çalışmalarından ibaret kalmıştır. “Milliyet yapısı”nın alt grupları olan soylar, boylar, kabileler, aşiretler, neredeyse aile yapısına kadar indirilip kristalize edilecektir. Bu tarihin geriye çevirilmesi ve yüzlerce yıllık birikimin yok sayılması demektir.
İnsanlığın geldiği “milliyet” safhasını, etnisite derekesine düşürmek, Ortaçağ’a, hatta İlkçağ’a dönmek demektir.
Milliyet, ortaklıkların sonucu oluşan bir sosyal yapıdır; etnisite ise farklılıklara dayanır... 21. yüzyıl, insanlık sofrasını zenginleştiren ortaklıklar çağıdır; farklılıkların tokuşması, Ortaçağ’da kalmıştır.
İnsanlığın “millet üstü” sosyal yapılara yöneldiği çağımızda, önümüzde işlenmeyi bekleyen hazır “ümmet yapısı” varken, tarihi tersine çevirip “etnisite”ye yönelmek, tarih dışılıktır.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, aileden başlayıp imparatorluklar tecrübesinden sonra ortaya çıkan “millet” fikri, daha alt sosyal yapıların kendiliğinden gelişip evrilen iradî tavırlarıyla ortaya çıkmıştır. Yani en üst sosyal yapı özelliği gösteren “millet” yapısı, inşa edilmemiş; toplulukların öz iradeleriyle kendiliğinden meydana gelmiştir. Modern çağlarda ortaya çıkan “toplum mühendisliği” fikri, tarihî dönemlerde görülmemiştir.
Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan toplumsal yapı tartışmaları, ne yazık ki, tarihi geriye döndürme çalışmalarından ibaret kalmıştır. “Milliyet yapısı”nın alt grupları olan soylar, boylar, kabileler, aşiretler, neredeyse aile yapısına kadar indirilip kristalize edilecektir. Bu tarihin geriye çevirilmesi ve yüzlerce yıllık birikimin yok sayılması demektir.
İnsanlığın geldiği “milliyet” safhasını, etnisite derekesine düşürmek, Ortaçağ’a, hatta İlkçağ’a dönmek demektir.
Milliyet, ortaklıkların sonucu oluşan bir sosyal yapıdır; etnisite ise farklılıklara dayanır... 21. yüzyıl, insanlık sofrasını zenginleştiren ortaklıklar çağıdır; farklılıkların tokuşması, Ortaçağ’da kalmıştır.
İnsanlığın “millet üstü” sosyal yapılara yöneldiği çağımızda, önümüzde işlenmeyi bekleyen hazır “ümmet yapısı” varken, tarihi tersine çevirip “etnisite”ye yönelmek, tarih dışılıktır.
31.03.2013 Habervaktim
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.