- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara12°C
- İzmir19°C
- Konya15°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep20°C
NASUHİ GÜNGÖR'DEN: HAŞİMİ OPERASYONU: SURİYE’NİN ANAHTARI
Irak’ta ABD’nin çekilmesiyle birlikte hız kazanan siyasi kriz, hem derinleşiyor, hem de bölgesel anlamda giderek daha tehdit edici bir özellik kazanıyor.

Irak Şiilerinin iktidara yürüyüş hikayeleri, elbette sadece İran desteği ile açıklanamaz. Şii siyasetinin önemli aktörlerinin uzun yıllar boyunca Londra’da ağırlandığını da bir kenara not etmekte fayda var.
Şii iktidarının köşeye sıkıştırdığı Tarık Haşimi, gerek Türk, gerekse dünya medyasına verdiği tüm demeçlerde aslında şunu söylüyor: Ben Türkiye’nin adamıyım ve beni korumakla yükümlü olan Ankara’dır.
Haşimi, elbette böyle bir ifade kullanmadı, ben sadece onun halini kendi bulunduğum yerden tercüme ediyorum. Yanılmadığımdan da eminim, zira Türkiye uzun yıllardır Irak’taki Sünni Arapları siyasi sistemin içinde tutmak için olağanüstü çaba sarfetti, doğrusunu yaptı; ama devamını da getirmek zorunda.
Irak ve Suriye parantezi
Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve bölgesel yönetimin patronu Mesut Barzani, Haşimi’nin kendilerine sığınmış olmasından elbette çok memnunlar. Ellerinde Maliki ile pazarlık etmek için ciddi bir koz var. Aynı zamanda Ankara’yla masaya oturduklarında da avantajlı olacaklar. Her durumda Haşimi krizinde Kürtler kazançlı görünüyor. İran’la ortaya çıkabilecek gerginlik dışında elbette.
Türkiye, her zaman yaptığı gibi tüm taraflarla temas kurarak krizi önce kontrol altına alıp, sonra kendi lehine çevirmeye gayret ediyor. Bu yöntemi yanlış bulduğumu söyleyemem, ama sonuç alıcı olacağından emin değilim.
Bu süreç, kuşkusuz Türkiye ve Irak Kürtlerinin kader birliği konusunda beklenmedik sonuçlar üretebilir. Zaman zaman terör yüzünden gerilen ilişkilerin, Haşimi krizinde ortaya çıktığı üzere kaçınılmaz bir ‘entegrasyon’a doğru ilerleyeceğini söylemek yanlış olmaz. Şimdi asıl sorun Sünni Arapların bu denklemde nasıl bir yer bulacağı. Bu sorunun cevabı, bize aynı zamanda Suriye sorununun nasıl bir çözüme ya da kaosa doğru ilerleyeceğini de gösterecek.
Şöyle bitirelim: Ankara, bir yandan Irak Kürtleriyle bütünleşme sürecini, diğer yandan Sünni Arapları daha geniş bir çemberde yakınında tutmayı başarabilirse, aynı zamanda Suriye konusunda da tıkanan ve Türkiye’nin aleyhine dönen süreci tekrar kontrol imkanı elde edecektir.
29.12.2011 Star
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.