09 Kasım 2025
  • İstanbul14°C
  • Ankara6°C
  • İzmir16°C
  • Konya6°C
  • Sakarya12°C
  • Şanlıurfa15°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep11°C

NASUHİ GÜNGÖR'DEN: RUSYA’NIN SURİYE ATAĞI

Suriye konusunda Rusya’nın ağırlığı her geçen gün daha fazla hissediliyor. Bu sorunu sadece ABD-Fransa ekseninde ele alanların tezlerini bir kez daha gözden geçirmesinin zamanıdır.

Nasuhi Güngör'den: Rusya’nın Suriye atağı

Suriye’nin uluslararası çatışmaların neredeyse kalbi haline gelmesi tesadüf değil. İran açısından 30 yıllık bir stratejik yatırım; bir başka ifadeyle bu ülkenin Lübnan, Filistin, İsrail merkezli politikalarının da merkez ülkesi Suriye.

Rusya için Şam’daki rejimin varlığı, daha doğrusu bu saatten sonra nasıl değişeceği, öncelikle Arap Baharı’yla şekillenen ‘yeni coğrafya’da var olup olmama mücadelesi.

Bu günleri daha iyi anlayabilmek için 1957’ye dönelim dilerseniz. O dönem Türkiye ve Suriye arasında yaşanan kriz, kısa sürede öylesine tırmanmıştı ki, bir yanda ABD, diğer yanda SSCB kelimenin tam anlamıyla ayağa kalkmıştı. Dönemin Suriye hükümeti, Türkiye ve ABD’yi kendi iç işlerine karışmakla suçlarken, Sovyet tarafı, Şam’a yönelik her adımı kendi aleyhine sayacağını ilan etmişti.

Türk tarafının tezi, dönemin ruhuna hayli uygundu. Kuzeyden gelen Sovyet (komünist) tehdidi, bu kez güney sınırlarından, yani Suriye üzerinden kendisini kuşatıyordu. Bugün ayrıntılarına yerim yok. Ancak ABD’nin de Sovyetleri ‘Komünist darbe için Suriye’yi üs haline getirmek’le suçladığını ekleyelim.

Unutmadan, şu sıralarda Türkiye’nin Şam’a yönelik askeri seçeneklere sıcak bakmamasını eleştiren anlayışın bir benzerinin, bundan tam 55 yıl önce de var olduğunu hatırlatalım. Kısacası, ‘Türkiye Suriye’ye müdahale etsin’ tezinin yeni olmadığını, ancak kriz sona erdikten sonra asıl tezgahın ne olduğunun ortaya çıktığını da şimdilik bir kenara not düşelim.

Türk dış politikasının, bölgesel sorunlara aktif ilgi göstermesini daima savundum; aksi bir duruşun, bizzat bize yönelik sorunları daha da derinleştireceğinden endişe duyuyorum.

Ancak bu ilginin, öncelikle Türkiye’nin nerede durduğunu doğru tarif etmesi gerekiyor. İkincisi, az önce kısaca atıfta bulunduğum döneme ve tarihin akışına bakarak, Suriye’de bir rejim krizinin neden ve şimdi ortaya çıktığını iyi analiz etmek durumundayız.Üçüncüsü, Suriye’nin sadece bir sınır komşusu olarak değil, niçin uluslararası rekabetin merkezinde yer alan ‘özel’ bir ülke olduğunu bir daha düşünmeliyiz.

Fas’tan Tunus’a, Mısır’dan Suriye’ye, şu sıralarda Bahreyn’e kadar değişim rüzgarı devam ediyor. Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, hatta Fergana Vadisi’ne kadar uzanan değişim haritasının, heyecan verici yanları kadar, beklenmedik tuzakları da var.

Kesinlikle bu bölgenin en önemli ülkesiyiz, muhteşem bir geri dönüş yaşıyoruz. Ama tarihin akışını dikkate almamak, hele onu hafife almak çok pahalıya mal olabilir hepimize.Bunca kışkırtıcı hamleye rağmen soğukkanlılığını korumaya çalışan Tayyip Erdoğan hükümetinin, ne denli zor bir süreci yönettiğini de hatırdan çıkarmayalım.

12.03.2012 Star

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.