- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul21°C▼
- Ankara21°C
- İzmir23°C
- Konya19°C
- Sakarya24°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
NASUHİ GÜNGÖR'DEN: TÜRKİYE, FRANSA VE SURİYE
Türkiye’nin tercihini ‘Yeni Suriye’den yana kullandığını ifade etmiştik. Bundan sonra olup biteni bu gözle izlemekte yarar var. Ancak bir kez daha vurgulayalım.

Gelelim Suriye’deki mevcut iktidarın ‘laik’ temeli üzerinden ona destek verenlerin, Beşar Esad sonrası hesaplarına. Burada merkeze Fransa’yı oturtmakta yarar var. Zira bu ülke, Suriye üzerinde ‘manda yönetimi’nden kalma siyasi ve kültürel yatırımlarını, elbette Ortadoğu’daki etkinliğini kaybetmemek için olağanüstü çaba gösteriyor. Şimdi Esad’ın gitmesi kaçınılmaz hale gelince, acaba Şam’da ‘laik’ temelli bir yeni iktidar kurgusu nasıl ortaya çıkabilir sorusuna cevap arıyor. Suriye eski devlet başkan yardımcısı Abdülhalim Haddam’ı öne çıkarmasının nedeni de bu.
Neresinden bakarsanız bakın, Suriye’deki Müslüman kardeşler hareketinin geçmişi, tavrı ve bir yeni iktidar modelinde belirleyici olma ihtimali, Fransa başta olmak üzere uluslararası sistem için ciddi bir endişe kaynağı.
Türkiye’nin desteklediği muhalefeti, bir şekilde İstanbul Konseyi diye adlandıranlar var, biz de böyle diyelim. Bu oluşumun birkaç temel özelliği var. Öncelikle bazı iddiaların aksine, hayli geniş kesimlere hitap eden bir yapıya sahip. Burada Müslüman Kardeşler’in öne çıktığını söyleyerek eleştiri getirenler, bir gerçeği öne çıkararak meseleyi çarpıtıyor. Evet, İhvan hareketi muhalefetin içinde merkezi rol oynuyor, ama bu Türkiye’nin özel tercihi olarak ortaya çıkmış bir durum değil. Aksine Suriye’deki siyasi muhalefetin yakın tarihinin doğal bir sonucu.
Bir başka önemli nokta, İstanbul Konseyi’nin, dün itibarıyla adından daha fazla söz ettiren Özgür Suriye Ordusu ile ciddi bir irtibata sahip olmaması. Dün Müslüman Kardeşler’den bu yönde gelen destek açıklamasına rağmen, Özgür Suriye Ordusu’nun daha farklı bir güç dengesine karşılık geldiğini unutmamak gerekiyor. Nitekim, İhvan, başta Fransa’nın desteklediği Haddam olmak üzere, eli kanlı alternatifleri görmek istemediğini de ifade etti. Bu paranteze ömrünün son demlerini Paris’te geçiren Rıfat Esad’ı da eklemek gerekiyor.
Peki tüm bu dengeler üzerinden bakarsak, Suriye konusunda ufukta bir Türkiye-Fransa işbirliğinden söz etmek mümkün olabilir mi? Fransız Dışişleri Bakanı’nın bugün gerçekleşmesi beklenen ziyareti, böyle bir işbirliğinin kapılarını mı aralıyor?
Buna dair söylenecek birkaç başlık var. Öncelikle Türkiye, yeni Suriye iktidarının, yakın geçmişin temsil sorunlarından uzak biçimde şekillenmesini istiyor. Oysa Fransa, tıpkı Arap baharı kapsamındaki diğer ülkelerde olduğu gibi ya enerji kaynaklarını ya da zihinsel anlamda kendi kodlarını, mesela laikliği önceliyor. Bu da ister istemez muhalefetin en güçlü örgütü olan İhvan’la arasına mesafe getiriyor.
İkincisi, Fransa’nın bu konuda hayli yıpranmış aktörleri sahada tutması, daha başından bir güven sorunu ortaya çıkarıyor.
Bir üçüncü nokta, Fransa’nın sahip olduğu tek avantaj, bu tezine uluslararası sistemde destek bulmasının daha kolay olması. Buna bir de Ankara’nın Suriye muhalefeti konusundaki çekingen tavrını eklersek, Paris bir adım öne çıkıyor.
Tablo şimdilik böyle.
18.11.2011 Star
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.