- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara6°C
- İzmir14°C
- Konya7°C
- Sakarya12°C
- Şanlıurfa17°C
- Trabzon16°C
- Gaziantep14°C
NASUHİ GÜNGÖR'DEN: TÜRKİYE-İRAN NEREYE?
İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi Türkiye’de iki gündür temaslarda bulunuyor. Kuşkusuz bölgenin iki büyük ülkesinin, üst düzeyde görüşmelerle ve sıkça bir araya gelmesi çok önemli.

Rekabet sertleşiyor
İki ülke arasındaki rekabetin son zamanlarda giderek sertleşmesi, elbette hayra alamet değil. İşte tam bu noktada kimin ne yaptığına soğukkanlı ve doğru yaklaşımlar geliştirmek gerekiyor.
Tahran yönetiminin Suriye üzerindeki etkisi dün ortaya çıkmış bir gerçek değil. Özellikle Devrim’den sonra yaptığı stratejik yatırımların karşılığı. Öte yandan Irak konusunda da uzun zamandır izlediği, Şiilik ortak paydasıyla derinleştirdiği politikayla da Bağdat üzerindeki etkisini artırmış durumda. Lübnan’da Hizbullah merkezli olarak yoğrulan nüfuz alanı da malum.
Dolayısıyla Beyrut’tan Şam’a, oradan Bağdat’a uzanan geniş alanda Tahran’ın ciddi bir hareket kabiliyetine sahip olduğu, bunu korumak, hatta daha da artırmak için hamleler yaptığı ortada.
İşte Türkiye’nin de aynı alanda hamle yapması ya da etkinliğini artırmak istemesi, iki ülke arasındaki rekabeti yakın tarihte olmadığı kadar sertleştirmiş durumda.
İran’ın uluslararası sistem tarafından dışlanmışlığını gündeme getirenler, aynı anda şunu da söylüyor: Türkiye uluslararası sistemi arkasına alarak İran’ı köşeye sıkıştırmak isteyenlerin taşeronluğunu yapıyor.
Türkiye’ye haksızlık
Haftalardır, ‘Durun bakalım, o kadar da değil’ diye ifade etmeye çalıştığım konu tam olarak bu.
Nereden çıkıyor Türkiye’nin uluslararası sistemin uyumlu, güdümlü ve her yere sürülen tetikçi bir parçası olduğu? Öte yandan nereden biliyoruz ki İran, tümüyle uluslararası sistemden kopuk, perde arkasında ya da önünde herhangi bir temasta bulunmuyor?
ABD, Irak konusunda İran’la masaya oturmadı mı? Benzeri bir süreç Afganistan konusunda yaşanmıyor mu? Bunları doğru ya da yanlış penceresinden değil, bir tespit olarak aktarıyorum.
Türkiye’yi hedef tahtasına oturtmak neden bu kadar kolay? Geçmişin alışkanlıkları üzerinden yahut kendi dinamiklerini hafife alarak, ortaya çıkan her şeyi uluslararası sistemin bir dizaynı olarak görmek ne kadar doğru? Birilerinin sizin gücünüz ve etkiniz üzerinden hesap yapması başka bir şey. Sizin tetikçi ya da taşeron olmanız bambaşka bir şey.
Tekrar vurgulamakta yarar var. Türkiye, kendi bulunduğu coğrafyaya kafasını kaldırıp bakmaya başladığı andan itibaren, eski Türkiye değildir. Her söyleneni yapan, her projenin uyumlu parçası olan ülke tarihte kalmıştır. Entelektüel açından çok ciddi eksikleri var, devamlılık sorunu var. Yetişmiş insan gücü hala iddialarıyla mütenasip bir yerde değil.
Ama Türkiye doğru bir yerde duruyor. Dün ve bugün bölgemizde yeni çatışma alanları ortaya çıkmamışsa, yarın da çıkmasını istemiyorsak, Türkiye’nin ne yaptığını doğru anlamak zorundayız.
20.01.2012 Star
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.