- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara7°C
- İzmir17°C
- Konya7°C
- Sakarya13°C
- Şanlıurfa16°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep10°C
NASUHİ GÜNGÖR'DEN: ZALİMDEN ZALİME YOL ARAMAK
Ankara’da dış politikanın hareketli koridorlarında ne olup bittiğini elbette hepimiz merak ediyoruz. Ancak herkesin merakının aynı düzeyde ve yönde olmadığı da malum.

Suriye’deki olaylar başladığında, uzun yıllar Türk dış politikasında önemli roller oynayan, şimdilerde emekli bir büyükelçinin, ‘Suriye’deki rejimin mutlaka devam etmesi lazım, çünkü laik bir yapısı vardır, modern bir rejimdir’ değerlendirmesini dinleyince şaşırıp kalmıştım. Sonradan fark ettim ki, içimizdeki Baas damarı/canavarı sanıldığından çok daha güçlü. Adının Baas olması gerekmiyor; bu, Türkiye’ye uzun yıllar hükmeden bir anlayış. Aynı zamanda darbelerin, gayrı meşru güç odaklarının beslendiği ana kaynak.
Tüm bunlar ne yazık ki CHP’yle sınırlı değil. Neredeyse devletin tüm kuramlarına sirayet etmiş, partilerin hemen çoğunda bir şekilde kendisine yer bulan bir zihin dünyasından bahsediyorum. İşte bunların oluşturduğu atmosferde birtakım adamlar çıkıp katliam savunması yapabiliyor. Bunların teşvikiyle dün Kanlı Pazar’a vesile olan kışkırtıcılar, bugün mezhep çatışmasından medet umacak kadar zavallı hale gelebiliyor.
Halkını zalimce yöneten her türlü anlayışı, adı ister cumhuriyet, ister krallık, isterse emirlik olsun kınamadıkça yol almak mümkün değil.
Asıl sorun insan gücü
Türkiye’nin Suriye’ye gösterdiği ilgiyi, uluslararası sistemin tetikçiliği olarak okumak, bu ülkeye, değerlerine, tarihine ve gelecek tasavvuruna açık bir saygısızlık. Falan ülkenin, filan güç merkezinin Suriye’de var olmasını, Esad’a destek vermesini yahut başka bir hedef peşinde koşmasını peşinen meşru sayan zihniyet; söz konusu Türkiye olunca, bambaşka bir çehreye bürünüyor.
Yaşadığımız ülkenin sıkıntısı, Gazze’ye, Irak’a, Suriye’ye yahut Libya’ya daha fazla ilgi göstermesi değil, aksine bunları yapmakta geç kalması ve hamlelerini farklı araçlarla destekleyecek zenginlikten yoksun olmasıdır. Bugün, Türkiye’nin Suriye politikasının ya da benzeri adımlarının uğradığı tıkanmalar, ortaya çıkan arızalar ve yol kazaları, sadece siyasetin üzerine yüklenip kendimizi kenara çekeceğimiz hafiflikte sorunlar değildir.
Türkiye’deki entelektüel hayatın, okur yazarlarımızın bölgeye ve kendi topraklarının sahip olduğu değerlere karşı ilgisizliği hala ciddi bir sorundur. Bunları aşabilmek için neler yapacağımızı konuşmak yerine, yıllar yılı bize kan kusturan Baasçı zihniyeti çareymiş gibi savunmanın ne denli yakışıksız ve zalimce olduğu da ortadadır.
06.04.2012 Star
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.