- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
08 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara20°C
- İzmir22°C
- Konya20°C
- Sakarya21°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep23°C
NAZAN BEKİROĞLU'NDAN: AY VAKTİ
İlk iftar sofrasında, Ramazan hilâline karşı, avizesinden kuşların su içmeye indiği bir havuzun başındayız.

"Hayır" diyor, "Vallahi hayır. Tam tersine bu bana çok anlamlı geliyor."
"Neden? Üstün nitelikli bir mananın bütün yıla eşit olarak pay edilmesinden, her ayın, her mevsimin dahası her coğrafyanın onun bereketinden eşit olarak istifade etmesinden mi?"
"O da var. Ama dahası da var. Ay zamanı dünya zamanının üzerinde ikinci bir halka gibi durur. Onda artık saat yok vakit vardır, zaman yok an vardır. O an da hiçbir cihetle dünyevî bir görüntüye ve koordinata bağlı değildir. Çünkü kökü bu dünyada olsa da bu dünyanın sınırlarını aşar."
"Ama yine de" diye ısrar ediyorum ben, "Meselâ Hazreti Peygamber'in doğum günü Nisan'ın şu günü ise ben bunu her sene aynı vakitte anmak istememeli miyim?"
"Neden?" diyor sakin sakin.
"Çünkü bilirim ki o doğduğu zaman güneş şu konumdadır, yıldızlar bu. Günün uzunluğu şu kadardır, geceninki bu kadar."
"Gelecek yıl aynı gün aynı saat telâkkisi" diye mırıldanıyor, "Zamanı mekânsal bir mihenk noktasına, güneşin o anki konumuna sabitleme alışkanlığı mimetik bir şartlanmışlık. Güneşin gölgesi şu açıyla şu çiçeklerin şu yağmurun üzerine vurduğu zaman; işte bu tamamıyla mimetik bir algı. Milâdi aylar zamanı bu dünyaya hapsediyor."
"Ama öyle değil mi?" diyorum.
"Değil, öyle değil" diyor. "Güneş sabittir oysa ay döner. Kamerî ayların da şemsî bir sabiteye bağlı kalmayıp sürekli dönüyor olması cennet zamanına, maveraî zamana, yani zamansızlığa dair bir alıştırma. Sabit zaman yok çünkü. Milâdî aylar eseri oldukları uygarlığın evreni kavrama nazarını temsil ederken kamerî aylar sabit olmayan bir nokta üzerinde katmerlenirler. Eğer zamanın koordinatlarını ille de bu dünyaya bağlamak istersek sınırlı ve tek katmanlı bir hesap çıkar bu işin sonunda. Güneş zamanı bu dünyanın zamanı oysa ay zamanı bu dünyadan olmayan zamanlara an'ın koridorlarıyla bağlı."
"Güneşin gölgesi şu açıyla şu çiçeklerin şu yağmurun üzerine vurduğu zaman?" diye tekrarlıyorum biraz evvel onun sarf ettiği sözleri soru vurgusunda.
"Bu ancak bir yâd-ı cemil olabilir" diyor, "Güzel bir hatırlama. Güneş takviminde an'ın üzerinden geçilebilir sadece. Oysa aslolan, an'ı bulup onun içine girmektir. Bu da ancak dünyaya sabit olmayan bir zaman halkasında gerçekleşebilir.
O sırada çaylarımız geliyor. Üzerine sonsuz bir huzur duygusu sinmiş bakışlarını hilâle çevirirken gülümsüyor ve ekliyor. "Ay" diyor "Adı üzerinde ayları saymak için, güneş ise günleri."
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.