05 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara18°C
  • İzmir19°C
  • Konya16°C
  • Sakarya18°C
  • Şanlıurfa23°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep21°C

NEDİM ODABAŞ'TAN: MEDYA ANALİZİ

Çağdaş dünya düzeninde, küresel eşkıyalar toprakları işgal etmiyorlar, ülkeleri fiilen istila etmiyorlar.

Nedim Odabaş'tan: Medya analizi

nedimodabas_1213
Çağdaş dünya düzeninde, küresel eşkıyalar toprakları işgal etmiyorlar, ülkeleri fiilen istila etmiyorlar. Artık işgaller zihinlerde yaşanıyor, kültürlerde yaşanıyor, dilde yaşanıyor, sanatta yaşanıyor, gelenek ve göreneklerin ortadan kaldırılmasıyla gelişen düzlemde yaşanıyor. Aslında televizyonlarımızda izlediğimiz Hollywood yapımı bir film, küresel eşkıyaların uç beyi olarak zihinlerimizde dönüşümler gerçekleştiriyor. Amerikanvari yaşam tarzını bizlere dayatan eserler, ahlâk iklimimizde yaptıkları kirliliklerle, bir sonraki neslin hayatını, düşüncelerini, fikirlerini başka bir boyuta taşıyarak, tarihsel miras olarak bizlere kalan her şeyi mahvediyor.

 

1980’li yılların TRT ekranlarında yayınlanan, o günlerde herkesin ağzında sakız olan bir dizi vardı. Kirli ilişkilerin, entrikaların, her türlü pisliğin ve Amerikan yaşam tarzının “Nerde akşam, orda sabah” zihniyetin kurgulandığı ve Türk halkına “Dizi kültürüyle” yedirildiği Dallas, uzunca bir süre sosyal bir bataklığın zihinlerimize yerleştirilmeye çalışıldığı bir yapım olarak ekranlarımıza gelmişti. Türk halkının geleneksel yaşam tarzını, aile yapısını ve ahlâk boyutunu koruyup kollamakla mükellef TRT’nin, neden böyle bir saçmalığı ekranlarına getirdiğini yıllar boyunca anlayamamıştık. İşin rengi ise daha sonra ortaya çıktı… Dallas, 1980 sonrası kurgulanan siyasi hayatımızda, Turgut Özal devrinin önünü açmak, liberalist politikalara geçit vermek, kapitalist hegomanyayı hâkim kılmak için özellikle seçilmiş ve bilerek yayınlanmıştı.

 

Düşünmeyen, konuşmayan, fikir üretmeyen, analiz etmeyen, verilen her şeyi olduğu gibi kabul edip özellikle siyasi olarak gelen geçen her şeye “eyvallah” çeken bir toplum yapısını kurgulamak için, derinliği olmayan, her türlü entrikanın döndüğü ve pisliklerin yaşam tarzı olarak sunulduğu böyle yapımlar, zaten ardı ardına geliverdi.

 

 

Bugün, toplumsal yapımızda böylesine deformasyonlar oluşturan yapımların temelinde, Dallas kültürüyle hamurları yoğrulan o dönemin zihniyet haritası vardır. Her akşam televizyon ekranlarında kötülükleri içselleştiren, zihinsel performansımızı kirli atmosferlere ayarlayan yapımları seyrederken, “Acaba, bu yapımları ortaya koyanlar, bu toplumu ifsad edebilmek için nereden besleniyorlar?” diye sormadan edemiyoruz.

 

 

Elbette, onların da beslendikleri bir kaynak olmalı…

 

Türkiye, kapitalizmin, hedonizmin ve egoizmin temel mantalite olarak içselleştirildiği insanlar üretirken, sosyal dayanışma ve yardımlaşma damarları bitirilirken, bu toplumsal yapının bu çürümeye daha ne kadar dayanabileceğini sormadan edemiyoruz.

 

 

Toplumları bitiren ekonomik, siyasal mülahazalar değildir… Toplumları kaynaştıran en önemli çimento, toplumların temelindeki harç, “ahlâk”tır, “doğruluk”tur, “adalet”tir, “diğerkâm”lıktır.

 

Televizyonların program yapımcılarının, dizi sektörünü yönlendiren isimlerin ve verdikleri şerbetle insanların ağzında acı bir tat bırakarak geleceğimizi karartmaya çalışanların, yıllar sonra oluşturmaya çalıştıkları zombi toplum yapısıyla ilgili şapkalarını önlerine alarak durup düşünmelerini bekliyoruz.

 

Bu kirlilik atmosferine rağmen, toplumsal yapımızın direnmesi ise “ahlâk iklimimizin” genetik kodlarının ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.

29.10.2013 Milli Gazete 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.