- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
05 Kasım 2025- İstanbul16°C▼
- Ankara22°C
- İzmir22°C
- Konya22°C
- Sakarya20°C
- Şanlıurfa26°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
ÖLÜLERİMİZ BİLE MAĞDUR OLDU
Bulgaristan Parlamentosu, geçtiğimiz hafta ülkede 1989 yılında sona eren komünist rejiminin Müslüman ve Türklere karşı uyguladığı asimilasyon kampanyasını kınayan bildiriyi kabul etti.

Bulgaristan'da komünizm döneminde Türk ve Müslümanlara karşı yürütülen asimilasyon kampanyasını kınayan parlamento kararını değerlendiren Bulgaristan Türkleri Genel Başkanı Ulutürk," Karar olumlu ancak, hem yetersiz hem de geç alınmış karardır" dedi.
"Binlerce insanımızda bu zorlu soykırım yıllarında psikolojik travmalar oluştu, onurumuz zedelendi, mezarımızdaki ölülerimiz bile bu politikalardan mağdur oldu."
Bulgaristan 22 yıl sonra 1984-1989 yılları arasında Türklere yönelik uyguladığı asimilasyonu kabul ederek kınadı. Bu adımı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öncelikle tasarıyı Bulgaristan meclisine sunan Sayın İvan Kostov'a, Bulgaristan Hükümetine ve oy veren tüm milletvekillerine BULTÜRK olarak teşekkürlerimizi bir borç biliyoruz. Ayrıca sözde Ermeni soykırımı tasarısını reddeden Bulgaristan Parlamentosu milletvekillerine şükranlarımızı sunuyoruz.
Sorunuza gelince; Müslümanlara ve Türklere karşı uygulanan asimilasyon kampanyasını kınayan bildirinin kabul edilmesini olumlu ancak geç kalınan bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
Hangi bakımdan geç kalındı?
Herkesin bildiği gibi bu konu uzun süre ele alınmadı ve mahkemeler de harekete geçmedi. Aradan geçen bunca yıldan sonra suç işleyenlerin büyük bir kısmı artık hayatta olmadığı gibi kültürel soykırım mağdurlarının bir kısmı da hayatta değildir. Bu nedenle söz konusu adım, geç atılmış bir adımdır ve yetersizdir.
Neden yetersiz?
Çünkü 1989 tehciri sırasında Türklere gayrimenkullerini belediyelere devretmeleri için baskılar yapıldı. Türklerin gayrı menkullerine el konuldu. Öte yandan tehcir sırasında Türkiye'ye gelenlerin bir kısmının Bulgaristan'da kalan gayrimenkullerini başkaları işgal etti ve bu işgallerden doğan zararlar ödenmediği gibi gayrimenkuller de işgalcilere peşkeş çekildi. Açılan davalardan da ya sonuç alınamadı ya da Müslümanların ve Türklerin aleyhinde kararlar çıktı. Diğer yandan binlerce insanımızda bu zorlu soykırım yıllarında psikolojik travmalar oluştu, onurumuz zedelendi, mezarımızdaki ölülerimiz bile bu politikalardan mağdur oldu.
Mağdurlara tazminat ödenmeli
Dolayısıyla tazminat ödenmeli...Evet, bu nedenle mağdurlara maddi ve manevi tazminat da ödenmelidir. Bulgaristan'da Komünist rejiminin mağdur ettiği her bireyin tazminat almaya hakkı vardır.
Bu aşamadan sonra sizde ne gibi beklentiler oluştu?
Artık suçlular cezalandırılmalıdır. Bazı kimseler binlerce insanın yargı önüne çıkarılmasının gerekeceğini bu nedenle bunun imkânsız olduğunu belirtmektedirler. İsterse yüz binlerce kişi olsun, biz dernek olarak tüm suçluların cezalandırılmasını arzu ediyoruz ve de bu konunun takipçisi olacağız.
İsimlerimiz re'sen geri verilmeli
Bulgaristan hükümetinden başka talepleriniz var mı?Bir diğer sorun zorla değiştirilen isimlerin devlet tarafından re'sen geri verilmesi meselesidir. Bugün Türk ismini geri almak isteyenler yetkili mercilere veya mahkemelere dilekçeler vererek isimlerini geri almaktadırlar. Oysa devlet re'sen isimleri geri vermeli. Bu konunun ivedilikle ele alınması gereklidir.
Öncelikle ele alınmasını istediğiniz konularda siz dernek olarak bir şeyler yapacak mısınız?
Bundan sonraki süreçte mağdur olan insanlarımızı yönlendirerek gecikmiş adaletin yerini bulması için dernek olarak hukukçularımızı bir araya getirerek yol haritası belirleyeceğiz ve bu doğrultuda çalışacağız. Gelişmelere göre de gerekli adımları atacağız.
Bulgaristan'daki Türklerin tek temsilcisi olarak görülen Hak ve Özgürlük Hareketi (HÖH)'ne BULTÜRK nasıl bakıyor?
Bildiğiniz gibi 1989-1990 yıllarında "Doğu Bloku"nun çöküşüyle birlikte Bulgaristan'da yeni gelişmeler yaşanarak örgütlenmeler başladı. Bu dönemde Türkler de örgütlendi ve Hak ve Özgürlük Hareketi ( HÖH) de bu dönemde kuruldu. Kısa bir süre içerisinde Bulgaristan Türkleri'nin tümü HÖH'ü benimsedi. HÖH kurulduğu sıralarda Bulgaristan'da değişim rüzgârları esiyor, aynı zamanda Türkiye'ye olan yoğun göç dalgası da tüm hızı ile devam ediyordu. Bu arada Bulgaristan'da kalan ve kalması muhtemel görünen Türkler kendi varlıklarını sürdürebilmek, haklarını koruyabilmek ve saldırıları bertaraf edebilmek için kurulmuş olan HÖH etrafında hızlı bir şekilde toplanmaya ve örgütlenmeye başladılar. Ancak parti kademelerinde eski Komünist dönemden kalma ve komünist partisi ile işbirliği yapmış kişiler yer aldılar. Gönül bağı ile çalışmak isteyenleri engellemeye çalıştılar, parti kademelerinde yer alanları da zamanla etkisiz hale getirdiler. Bununla birlikte bilinçli aydın kesim de partiden uzak tutulmaya çalışıldı ve de uzaklaştırıldılar. Zamanla da şahsi menfaat odakları HÖH'ün kademelerindeki yerlerini pekiştirmeyi başardılar.
Sonuç olarak?
Türk toplumundaki HÖH'e olan güven duygusu zayıflamaya başladı ve zamanla da güvensizliğe dönüştü.
Neden?
Bazı yerlerde durum o kadar vahim hal aldı ki, HÖH dendiği zaman otomatikman halk tepkisini ortaya koydu. Tepkileri genellikle HÖH'den bugüne kadar seçilen Milletvekilleri, Belediye Meclis üyeleri, Belediye Başkanları veya muhtarların Bulgaristan'daki Türklerin çıkarları veya menfaatleri için çalışmalar yapmamalarından veya çalışmak istememelerinden kaynaklanıyor.
21.01.2012 Milli Gazete
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.