- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÖMER EVSEN: TÜRKİYE’DEKİ SURİYELİLERİN GÜCÜNÜ KULLANABİLMEK
Mühim olan bu misafirlerimiz rehabilite edebilmek. Onları topluma entegre ederek, onlardan gelecek gücü ülkenin milli gücüne katabilmek olmalı.
22 Temmuz 2019 Pazartesi 13:53
Türkiye’de bazı şeylerde bir yanlışlık var. Son birkaç yıldır ciddi bir faşist dalga ortalığı kasıp kavuruyor. Suriyeliler ülkeye geldiklerinden beri nedense şiddetle onlara karşı olan bir güruh vardı. Şimdi onları linç etmeye çalışan bir yepyeni bir güruh oluştu.
Yıllardır mültecilerle ilgili çalışmalara katılırım. Onlara yönelik çalışmalar içinde olan dernekleri ve sivil toplum kuruluşlarını ziyaret ederek sorunları anlamaya çalışırım. Hatırı sayılacak kadar özellikle Suriyeli tanıdığım var.
Evlerine ziyarete giderim, çaylarını içerim, bazen kapıdan geçer hal hatır sorarım, dua alırım. Bildiğim en önemli şey bir tas çorbaya kanat eden bununla beraber kapısından dışarı dahi çıkmayan hala ciddi bir kesim var. Verdiğiniz birkaç kuruş için veya küçük bir koli gıda için size ve ülkenize dua üstüne dua edenler var. Nerdeyse elinize kapanıp sizlere kul köle olacaklar var.
Ama biz bir yerlerde hata yaptık. Gelen mültecileri önce sınıflandırmamız gerekiyordu, yapmadık. Kimlik, parmak izi, göz izi, eğitim düzeyi vb. hiçbir şeylerini neredeyse kayıt altına almadık, alamadık. Belki de almak istemedik zaten Suriye işi birkaç ayda biter dedik, misafirlerimiz gider dedik. Ama hiçte istediğimiz veya beklediğimiz gibi olmadı. 2015’te tertip, düzen sağlanmazsa Suriyeli gettolaşması olacağını yazdım, her ortamda bunu dile getirdim.
Amcam misafirlik üç gündür, der. Üçüncü gün sonunda ev sahibi sizden bazı şeyler yapmanızı ister, istemek zorunda. Suriyeli muhacirler de ev sahibi demeden bir şeyler yapıp ülke üstündeki yükü azaltmaya çalıştılar. Bizim çalışmadığımız işlerde, bizden çok daha ucuza çalışmaya başladılar. En ağır işleri, en zor yükleri yüklendiler. Biz de onları sömürerek işlerimizi onlara yaptırmaya başladık. Ortama alışınca işyerleri açmaya başladılar, ortama rekabet edebilecek güce eriştiler, birçok şeyi bizden iyi ve ucuz yapınca, sadece eleştirebilecek tek şeyimiz kaldı, tabelalarına karşı çıkmak, onları sökmek. Hatta Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin CHP’li Başkanı daha ileri bir adım attı ve Suriyelilere ait dükkânların ruhsatlarını iptal etti. Artık hiçbir Suriyeli Ankara’da işyeri açamayacak. Hepsi dilenci olarak sokağa çıksın demenin farklı bir yolu da bu olsa gerek.
Aslında hikâye çok tanıdık geldi değil mi! Yıllar önce Avrupa’ya giden Türklerin başına gelenlerin birebir kopyası. Sadece tefekkür edip onların başına gelenleri hatırlamak yeter sanırım.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.