- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÖMER GÜLEN: HATİP ÇAYI
Yolun bizim tarafından derenin aktığı yöne doğru yürüyüp vadinin sonuna geldiğimizde eski mekânlar karşılayacak bizi.
11 Ocak 2023 Çarşamba 13:51
Yüzeysellikten derinliğe doğru bir yolculuk yapmak için bu yol aradığımız her şeyi verecektir bize. Ama önce biraz sabırlı olmalıyız ve dere vadisini sağlı sollu çirkinleştirmiş şu binalardan kurtulmalıyız. Muhayyile bu konuda yardım edecektir bize. Eski mahalleye kuzeybatı tarafından bakan tepeyi, yaban armutları, elma ağaçları, çamları ile yemyeşil bir yer olarak hayal edebiliriz mesela. Bu tepeden bakınca Cebeci düzlüğü sırtlara doğru ne kadar da güzel görünüyor. Yolculuğumuz hayal kurmadan güzelleşmiyor madem hayatın içinden kendimize bir dekor yaratalım her şeyden önce. Mevsim kış olsun. Kar yağmış olsun tepe yamaçlarına. Eski mahallenin çatıları bembeyaz görünsün uzaktan. Horozun, köpeğin sesi karışsın birbirine. Çınarlar, meşeler, çamlar dere boyunca eşlik etsin Hatip çayına. Biz Tarık’la çıkmış olalım yola. Mevsimin ilk karının yağdığı sabahın aydınlığında.
Hayallerimizde, eski zaman kışları, bayırları, köşeyi dönünce belirecek evler, bu patika yol, zamanımızı güzelleştiriyorsa bir istisna hali fark edilmeli burada. Çocukça değil ama çocuksu. Eskiye ait her şeyi seviyoruz. Bir şehri güzelleştirecek bütün bir imgesiyle Hatip çayını da. Bu çay, İdris dağının hediyesi bu vadiye. Billur bir su önce dağ başlarının soğukluğunu taşıyor Hasanoğlan’ın sınırlarına. Sonra Hatip çayı ismiyle ün salıyor Ankara’ya. İdris Dağının zirvesindeki kayalıklar, bölge halkının havsalasında bir mitosa dönüşmüşse burayı anmadan geçemeyiz. Beş sevimli küçük dev, yaramazlıklarıyla annelerini bezdirince, çocuklarının gürültüsünden bîtap düşmüş kadının ağzından bir söz çıkar. “Taş olun emi.” Oracıkta çocuklar taşa dönüşür. Çocukların en büyüğü olan İdris’in adı da dağa isim olur. Mitosun, doğanın sıradışı görünümünden insanın varoluşuna, insanın varoluşundan doğaya doğru bir tasavvurla ortaya çıktığına razı olursa zihnimiz, ne de saçmaymış diyesi mantıktan kurtulmuşuz demektir. Biz, insanların bu edebi yaratımının, hayatı tarihle belli bir biçime dönüştürme ihtiyacından kaynaklandığına rahatlıkla hükmedebiliriz. Dağın tepelerinden süzülüp gelen bu su, anne ve çocukların gözyaşlarıdır belki de. Hasanoğlan’ı, Lalahan’ı, Kayaş’ı, Mamak’ı dolanıp bu dar vadiye ulaşan. Su, nazlı nazlı akıp bölgeye bereketini yayarken mesire yeri olarak kullanacak insanlar burayı, kadınlar, çamaşır yıkayacak kıyılarında. Doğayla insan, bir kurguda değil, hayatın kendisinde buluşacak.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.