- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÖMER LEKESİZ: HANGİ METAFİZİK
Ebu Hâmid el-Gazâlî’ye göre varlık, imge, lafız, mana ve ilim ilişkisi şöyledir:
11 Ocak 2019 Cuma 09:34
“...bir şeyin önce dış dünyada (ayn’larda), sonra zihinlerde, sonra lafızlarda, daha sonra da yazıda bir varlığı vardır. Buna göre yazı, lafza; lafız da nefiste bulunan manaya delâlet eder. Nefiste bulunan ise dış dünyada mevcut olanın imgesi/misâlidir. Buna göre başlı başına var olmayan bir şeyin zihinde bir imgesi şekillenmez. Bu imge zihinde şekillendiğinde ise bu, o şeyin bilgisidir (ilmidir). Zira ilmin manası; imgesi olduğu şeye duyular bakımından mutabık olarak nefiste hasıl olan bir imgeden başka bir şey değildir. Nefiste bu iz, yani imge, açık olarak belirmedikçe bu ize delâlet etmek üzere bir lafız düzenlenmez. İçinde sistemli seslerin ve harflerin yer aldığı lafız düzenlenmedikçe bu lafza delâlet eden bir yazı da resmedilmez. Dış dünyadaki ve zihinlerdeki varlık, lafızlar ve yazı şeklinin aksine ülkelere ve halklara göre farklılık arz etmez. Zira lafızlar ve yazının delâleti vaz’i ve ıstılahidir/uzlaşımsaldır.” (Mi’yâru’l-İlm –İlmin Ölçütü, çev.: Ali durusoy – Hasan Hacak, TÜTEK Yayınları, İstanbul 2013)
Bergson’un Madde ve Bellek’te imgeyi, “şey ile tasarım arasında yarı yolda duran bir varoluş” şeklinde tanımladığını da hatırlatarak, metafizik tefekkürün genelliğine; her inanışın, her dünya görüşünün, her varlık anlayışının bu genellik içinde ikamet ettiğine öncelikle dikkat çekmeliyiz.
İslam metafiziği olarak Tasavvuf da aynı yerde kendi farklılığı ve biricikliği ile ikamet eder.
Diğer bir söyleyişle Tasavvuf, kendisinden önce zaten var olan metafizik tefekkür içinden, Kur’an ve Hadis’lerin mihenk edinilmesiyle sağlanan yeni bir seçmeden, ayıklamadan ve eklemeden, daha açık söyleyişle İslamileştirmeden ibarettir.
Tasavvuf tarihinde buna ilişkin çok sayıda örnek yer almaktadır. Biz bunlardan en çok bilinen bir örneği hatırlatmakla yetinelim:
“Hasan Basrî, Râbia’ya ‘Benimle evlenir misin?’ diye sorunca, Râbia ona şöyle cevap verdi: ‘Evlilik seçme hürriyeti olanlar için gereklidir. Bana gelince benim kendim için [bir şey] seçme hürriyetim yok. Ben Rabb’imin hizmetinde ve onun emrinin gölgesindeyim, benim şahsımın bir kıymeti yok. Hasan Basrî, ‘Bu dereceye nasıl ulaştın?’ diye sorunca ‘Küllî fenâ ile’ diye cevap verdi. Bunun üzerine Hasan Basrî ona ‘Sen bunu nereden biliyorsun? Bizde bu yok’ demiştir.” (Abdurrahman Bedevî, Şehîdetü’l-‘aşki’i-ilahî’den nakleden: Metinlerle Tasavvuf Terimleri Sözlüğü, haz.: heyet, Kalem Yayınları, Trabzon 2006)
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/omerlekesiz/hangi-metafizik-2048862
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.