- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÖMER LEKESİZ: TASAVVUF KAVGASININ NERESİNDEYİZ
Tasavvuf bahsinde laf(z)ı uzattığımızda kelime enflasyonuna uğruyoruz; salt manayı esas aldığımızda ise, üzerinde uzlaşılmış yeni bir terminolojiye (ıstılaha) henüz yaslayamadığımızdan söz ağır (aynı nedenle bazen de aksak) düşüyor.
15 Ocak 2019 Salı 09:23
Yine de Yalçın Koç’un kelimelerine yaslanarak ikincisini tercih etmek suretiyle, bu bahiste kendi yerimizi belirlemeye çalışalım.
Koç, “Phänomenologie’nin mütefekkir’ler’i’ne” ithaf ettiği Zihin ve Nazariyat –Zihn’in Kaynağı ve Esasları Üzerine Bir İnceleme adlı kitabında (Cedit Neşriyat, Ankara 2017), zihinle ilgili şu net bilgiyi veriyor:
«Zihn’in (mens)” esası, “hafıza’ marifetiyle ‘hatır’la’n’a’n mahfuz nüteşekkil dil”leri ve tahayyül (phantasia)” esasındaki “aç’ı’k müteşekkil dil”i, “muhayyile’nin”, “nisbet’li bir’li’k (unitas rato’nalis)” olarak “zaman’ın” ve “nazariyat’a (thoria)” mahsus “mekan’ın” kaydı altında “nisbet’li bir’li’k (unitas ratio’nalis)” suretinde teşkil etmektir.
«Bu bakımdan “zihin (mens), “mahfuz müteşekkil dil’ler’i”, “hafıza” marifetiyle “hatır’la’mak” suretiyle “faal’dir”.
«“Hatır’la’n’a’n mahfuz müteşekkil dil’e” mahsusen “muhteva’dan (contentus)” bahsedilemez; “hatır’la’n’a’n mahfuz müteşekkil dil”, “hafıza” marifetiyle teşkil olunan “şuur’un” kaydı altında “tahayyül” (phantasia) suretindedir.»
Koç’un bu sözleri, yukarıda belirttiğim şekliyle henüz uzlaşılmamış bir ıstılaha tabi olması bakımından, tefsire muhtaçtır; ancak, bizim onun bu sözlerini altıntılamamız tefsir niyetiyle değil, zihin-hafıza-şuur ilişkisinin yoğunluğunu ve karmaşıklığını vurgulamak içindir.
Zira bundan hareketle şunu söyleme ihtiyacındayız: Sadaka vermeyi bile terbiye konusu kılan (edeb olarak yapılandıran) bir inanışın, bunca yoğun (ve bir o kadar da karmaşık) içsel (duyusal) tezahürlere özel bir terbiye alanı açmaması düşünülemez.
Devamı: https://www.yenisafak.com/yazarlar/omerlekesiz/tasavvuf-kavgasinin-neresindeyiz-2048914
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.