- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul14°C▼
- Ankara6°C
- İzmir16°C
- Konya6°C
- Sakarya12°C
- Şanlıurfa15°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep11°C
OSMAN AYTEKİN'DEN: SAİT FAİK'E GÖRE EDEBİYATÇILARIMIZ
BİZDE romanın fazla bir geçmişi yok. İlk romancılarımızın eserleri batı taklidi olmakla birlikte güzel Türkçe'nin kullanılmaya başlanılması açısından önemlidir.

Sait Faik'in hocası Hakkı Süha'nın kendisine "İnkâr bataklığında" dolaştığını ifade eden satırlarına dayanamayan Sait Faik bir yazı kaleme alır. Bu yazıda Türkçe'den, klasik eserler ve yazarlar hakkında düşüncelerini açıklar. Türkçe'nin birkaç yazarla ortaya çıkmadığını belirterek, "bir lisanın öğrenilmesi için her memlekette, her dilde bir klasik muharrir zümresi vardır" der. O yıllara dönüldüğünde bir klasiğimizin olmaması nedeniyle klasiklerimizi kimseye borçlu değiliz diyen yazar, borçlu olduğu yeri işaret eder; "kime borçluyuz?. Hocamıza, anamıza, babamıza, köye, şehire, etrafımıza ve cemiyete borçluyuz." Sait Faik, romancılarla ilgili düşüncelerinde romancıların insana ne fikir verip vermediklerine bakar bu düşünce zamanın romancılarını eleştiride etkili olur: "Halit Ziya çok kuvvetli bir romancı olabilir. Türkiye'ye ilk romanı getiren de sayılabilir. Fakat Halit Ziya moderndir. Bir Peyami Safa kadar moderndir. Ve romanını Garbe borçludur: romanın ne demek olduğunu oradan anlamıştır. Bize Halit Ziya'yı tavsiye etmeyiniz hocam. Bize Prust'u öne sürünüz. Hatta muhakkak bir yerli muharrir sürmek istiyorsanız niçin daha modern birini örnek vermiyorsunuz? Mesela Peyami Safa'yı okuyun demiyorsunuz. Belki Halit Ziya kadar teknisyen değil mi? Sonra Türkçesi hiç olmazsa lügatsiz okuyacağımız bir Türkçe!" Yazar, Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri'yle ilgili olarak bu yazarların hikâyelerini okumaktan zevk alsa da Türkçe'nin yalın kullanılması kadar hikâyelerindeki konu ve fikirler nedeniyle eleştirir; "Ömer Seyfettin ve Yakup Kadri'ye gelince onlardan edeceğimiz istifade de yerinde saymaktan öteye geçmeyecektir. Reşat Nuri'den histen başka bir şey alamayacağız." Sait Faik'in aradığı; fikirdir, ruhtur, psikolojidir, felsefedir, hayat problemidir. Okuduklarının buna cevap vermediğini düşür ve eserlerde sanatı arar, hayatın sırrını arar, erişilmez bir saadet arar. Bu arayış kendi dönemi içinde her yönüyle yazılan hikâye veya romanlara eser diyebileceği bir eser yoktur. Romanda realiteyi arayan Sait Faik, romancı olarak Türk romanında mahalli tasvirleriyle dikkat çeken Halide Edip Adıvar'ın "Sinekli Bakkal"ı, Yakup Kadri'yi ve biraz da Peyami Safa'yı bulduğunu belirtir. Sabahattin Ali'nin hikâyeleri, Burhan Ümid'in tercümeleri ve Kenan Hulusi'nin nesir ve hikâyeleri o gün için modern neslin başında bu isimler gelmektedir. Şiirde de şu şairleri hedef almaktan çekinmez: "Gelelim Yusuf Ziya, Orhan Seyfi ve Faruk Nafız'e... Halit Ziya bize roman mefhum ve tekniğini Avrupa'dan bulup getirdi. Bunu yapmakla ona tarihi edebiyat, payesini verecek. Cevap da Avrupai idi. Ve Serveti Fünuncular devirlerinin Fransız edebiyatını takip ediyorlardı. Binaenaleyh biz Serveti Fünun'a, bu transiti borçluyuz. Fakat Yusuf Ziya, Orhan Seyfi ve ilah... bize çok basit bir lisandan başka ne bıraktılar ki hocam onlar için methiyeler mi yazalım?"
Sait Faik, sözü yine modernize, felsefeye, fikre getirir. Her sanatkârın malik olduğu his yazarlar için önemli olmakla birlikte yeterli değildir. Bu nedenle hislerimizi Allah'a, lisanımızı da ana ve babamıza borçluyuz; o halde biz kafamızı borçlandıracak yer aramalıyız o yer de de mesela şu yazarlar olabilir: "Prust, Jid, Dostoyevski, şu ve bu dedim. Öteki Bodler, Renbo desin: Beriki Edgar Po desin. Daha ötekiler Şekspir, Göte, Şiller desinler. Necat oradadır. Kafalarımız bunlara borçlanmadıkça bizi de gelecek bir başka nesil inkâr edecektir." 18. asırda başlı başına önemli eserler veren batılı yazarlar karşısında bizim yazarlarımız yolun başında olduklarından batılı yazarları taklitten öte gitmeyen hikâye ve roman yazmışlardır. Kuşkusuz Sait Faik'de bu eserlerin dışında daha orijinal çalışmalar görmek istiyordu. Ancak kendisi de dünya edebiyatının önemli kişileri arasında yer alan Andre Gide, Comte de Lautréamont ve, Jean Genet'den etkilenmişti.?
Sait Faik, Şiiri Ahmet Haşim'de tattığını, daha sonraları Yunus'tan, Nâzım'dan ve Yahya Kemal'den ilk şiir zevklerimi aldım, demektedir. Yahya Kemal'i beğenen ve şairin şiirlerini Piyer Loti'nin romanlarına benzetir. Şiir daha ziyade sentez işi diyen Sait Faik, kendi döneminden Hazım Hikmet'i, Necip Fazıl'ı,Ahmet Hamdi Tanpınar'ı, Ahmet Kutsi Tecer'i kendi fikirlerine göre şiirler yazan şairler ise; İlhami Berk, Cahit Saffet, Melih Cevdet, İlhan Berk ve Nail V.'dir. Gençlerden Ahmet Muhib Dranas, Bedri Rahmi Eyüpoğlu, Orhan Veli, Bizde Tevfik Fikret'ten sonra şair yetişmemiştir diyen Refik Halit Karay'dan nefret ettiğini ifade etmiştir. "Biz ne yazık ki hep ve her yerde Halit Fahri, Orhan Seyfi, Faruk Nafiz, Yusuf Ziya gibi şairleri ölçü diye almışızdır" der ve bu şairleri eleştirir. Behçet Kemal Çağlar'ı, Faruk Nafiz kadar kötü ve bir şiirinde Faruk Nafiz'i taklit ettiğini söyler. Orhon Seyfi Şahin'in "Gönül'den Sesler"i, Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın "Harab"ı, Halit Fahri Ozansoy'un "Mabedler"i, Faruk Nafiz'in "Han Duvarları", Refik Halit Karay'ın "Guguklu Saat"i de Sait Faik'ten nasibini alırlar. Ahmet Hikmet'in "Yeğenim" hikâyesi ile İslam Şairi olarak bilinen Akif'i de "Müezzin Akif..." olarak yerer.
Peyami Sefa'da biraz eksik olmakla birlikte yirminci asır sanatında insanın mihrak noktası olduğunu belirtir, bugünkü edebiyatçının vazifesi halkı anlamak ve anlatmaktır. Roman ve şiirin bu noktadan hareket etmelidir demektedir. Sanatın odak noktası insandır. Allah'a dayanan ve insanı merkeze alan bir sanat anlayışı ortaya konulmalıdır. Bizde insan ve inanç tam manasıyla birleşemediğinden başarılı bir sanat temayül edemiyor.
07.03.2012 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.