18 Kasım 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara13°C
  • İzmir20°C
  • Konya14°C
  • Sakarya21°C
  • Şanlıurfa16°C
  • Trabzon19°C
  • Gaziantep15°C

OTUZ YILLIK BİR BAŞARI HİKÂYESİ

Fahri TUNA

Gümrükönü Yazıları – 29

 

Otuz Yıllık Bir Başarı Hikâyesi;

BABOS

 

Sayın Oktay Azem Özkurt; ‘Otuz Yıllık Bir Başarı Hikâyesi; Babos’un hikâyesini sizden dinlemek istiyoruz? Babos’un hikâyesini nereden ve ne zamandan başlatabiliriz?

Babos’un hikâyesi bir annenin beş yaşındaki oğlunu simit satmaya göndermesiyle başlar. Yıl 1963. Adapazarı Yenigün mahallesi Bahçıvan semtinde oturuyoruz. Dört kardeşiz. Bir ablam, ben, küçüğüm Hasan, en küçüğümüz Selahike. Aslımız Trabzon Of’un Hanlut köyü. Şimdiki adı Dağönü. Ne babam ne ben, orayı bilmeyiz. Yüz yirmi yüz otuz sene önce büyüklerimiz Hendek Aksu’ya gelmişler. Kısa bir süre sonra Akyazı Pazarköy’e yerleşmişler. Annem ise Akyazı Hasanbey köyünden. Annemle babamın köylerini bir dere ayırıyor. Babamla annem 1952’de evlenmişler. İki üç yıl köyde oturmuşlar. Ablam köyde doğmuş. Annemin teşvikiyle Adapazarı’na, Yenigün Mahallesine yerleşmişler. Bir yorganla gelmişler, durum yok. Annemin babasının evine yerleşmişler. Ben ve iki kardeşim Yenigün doğumluyuz.

 

Babanızın ilk işi, ilk geçim kaynağınız?

Rahmetli Seyfi dayım girişken biriydi. Babam inşaatlarda çalışırken, dayım babama börekçiliği öğretiyor. Babam uzun yıllar börek satarak geçindirdi evimizi. Annem çok Osmanlı bir kadındı. Babam, köyün imamı ve muhtarı Mustafa Ağa’nın oğlu. Köye gelen misafirleri onlar ağırlarmış. Babam börek satmaya başladığında, zaman zaman köylülerine rastlayınca utandığından börek arabasını bırakır, saklanırmış. Annemin ailesinde çok baskın karakterler var.

 

BEŞ YAŞINDAYDIM;

ANNEM BİR SEPETLE YEDİ BUÇUK LİRALIK SİMİT VERDİ ELİME

 

Sizi hayatınızda en çok etkileyen kişiler, rol modelleriniz? Aileden başlayarak tabii

Ailemde anneannem ve dayım. Asıl Osmanlı kadın anneannem Tenzile hanımdı. İnanılmaz zengin bir atasözleri arşivi vardı. Anneannem köyün ağasının kızı. Dedem öksüz ama yakışıklı bir hafız, çakır gözlü, boylu poslu. Anneannem 13 yaşındayken, 15 yaşındaki dedemi kaçırıyor. Evi yöneten her zaman da o. Dayım ise girişimci ruhlu biriydi. Etrafında sevilen biriydi. 1963-64’lerde çamaşır suyu imalatına başlamıştı. Adapazarı’nda çamaşır suyunu ilk imal edenlerdendi. Pak Çamaşır Suyu markasıyla. Annemin de titizliği, düzenliliği, özgüveni bana hep örnek olmuştur.

 

Bir anne beş yaşındaki oğlunun eline bir sepet simit tutuşturuyor? Nasıl başlıyor Babos’un hikâyesi?

Annem bir sabah elime bir sepet, bir havlu ve yedi buçuk lira da para verdi, ‘git, simit sat’ dedi. Mübalağa etmiyorum; gerçekten beş yaşındaydım, iki veya üç erkek arkadaş öğlene doğru, Sanat Okulunun karşısındaki Rafet Ürgüplüoğlu’na ait simit fırınından simitleri aldık, çarşıya doğru yola çıktık. Sene 1963. Yenicamiye doğru soldan geliyoruz. Babam da börekleri satmış, börek arabasıyla eve dönüyor. Beni gördü, geldi, elimdeki sepeti aldı, simitleri börek arabasına koydu, ‘hadi eve gidiyoruz’ dedi. Ben de ‘ben simitleri satacağım’ diye ağlamaya başlayınca dayanamadı verdi. Ben de o gün simitleri kâh sattım, kâh çaldırdım, kâh paramı çaldılar. Ama bugün trilyonlarla satın alamayacağım tecrübeleri maksimum yedi buçuk liraya satın almış oldum. Çocukları, anne ve babaların çocuk yaşta ticarete başlatmalarını çok doğru buluyorum. Büyük bir tecrübe veriyor insana. Oğluma da aynı şeyleri uygulamak istiyorum.

 

ÇOK AĞLAYINCA BEŞ YAŞINDAYKEN İLKOKULA KAYITSIZ ALDILAR

 

Bu arada ilkokul yaşınız da yaklaşıyor olmalı?

İlkokula beş yaşında, aynı yıl başladım ben. Fatmahanım İlkokulu’na. Üç ay kayıtsız gittim. Sokağımızda herkes benden büyüktü. Herkes okula gidince ben de gitmek istedim. Ağlayıp duruyorum. Sevim teyzem bir gün ağlamalarıma dayanamadı, beni Başöğretmenimiz Rüstem Beye götürdü, kayıt olmak istediğimizi söyledi. Rüstem Bey de mümkün olmadığını belirtti ve ekledi: ‘Hemşire, daha bunun dişleri çıkmamış, nasıl alabiliriz!’ ben gene ağlamaya başlayınca ‘Hemşire, madem öyle, kayıtsız gelsin gitsin’ dedi. Sınıf öğretmenimiz Cavidan hanımdı. Çok kalender biriydi. İki üç ay geçti, bir gün Matematik dersinde Cavidan hanım beni tahtaya kaldırdı. Boyum silgi koyulan yere ancak yetişiyor. Başöğretmenimiz Rüstem Bey sınıfımıza girdi, ‘Özkurt nerede?’ diye sordu, öğretmenimiz de beni gösterdi tahtada, ‘kaydını yaptım, yaz bakalım, numaran 253’ dedi. Yazdım, ‘aferin, otur’ dedi. 1967-68 yılında ilkokulu bitirdim.

 

Ortaokul, lise?

Aynı yıl İmam-Hatip Okuluna başladım. Ortaokul boyunca sınıftaki lakabım ‘Küçük Adam’dı. Minyon bir yapım vardı, boyun sonraları uzadı. Hâlâ 1.70’dir. Sınıfımızın yarıdan fazlası hafızdı. O yıllarda öyleydi. Ben 1958’liyim ama 1953 veya 1954’lülerle okudum. Meselâ Alaattin Dişli. Hafızlığı tamamlayıp geldiklerinden sınıf arkadaşlarımız bizden büyüklerdi.

 

12 YIL ÖĞRENCİLİĞİM BOYUNCA TATİLLERDE SİMİT SATTIM

 

İlkokul, ortaokul, lise derken; bu arada ticaretle ilginiz?

Bütün öğrenim hayatım boyunca cumartesi öğleden sonraları (çünkü o tarihlerde cumartesi öğlene kadar okul vardır), Pazar günleri, bayram günlerinde ve yaz tatillerinde simit satmaya devam ediyordum. Bu arada dayım 1965 yılında çamaşır suyu işine girince babamı da kendisine ortak aldı, o işi de öğrendim. 1971’de babam hacca gitti. Ben İmam-Hatip 4’teyim. Orta sondayım; çünkü o tarihlerde orta kısım dört seneydi. 35 gün boyunca, babam hacdayken, Adapazarı sokaklarında at arabasıyla çamaşır suyu sattım, tabii okulu da biraz astım. 1975’te tezgahtarlığa başladım. O sene İmam-Hatip’ten mezun olmuştum.

 

Profesyonel anlamda başkasının yanında ilk çalışmanız, ilk işyeriniz, ilk göreviniz?

1975 yazında tezgahtarlığa başladım ben. Cevatbey pasajında Yıldız İç Çamaşırı ve Triko adlı işyerinde. Zeki Yılmaz ağabeydi sahibi. Girdikten yarım saat sonra mal sattım ben.  İlk sattığım ürün beyaz Ayyıldız marka sütyendi. O gün bugündür, şöyle böyle otuz beş yıldır mal satmaya devam ediyorum. Askere gittiğim 1978 Martına kadar tezgahtarlığa devam ettim.

 

Askerlik sonrası  iş hayatınız?

1979 Haziranında askerden geldim. Bir buçuk yıl babamın işini, yani çamaşır suyu imalat ve satışını yaptım. 1981 Nisanında ‘baba, ya işi büyütüp çamaşır suyu fabrikası kuralım, kamyon alalım, ya da müsaade et, ben kendi işimi kurayım, bu iş at arabasıyla olmuyor’ dedim. Babam da ‘olur’ dedi, o tekrar arabaya bindi ben indim.

 

1981’DE ALTINHAN’DA BUTİK OKTAY’LA BAŞLADIM

 

Böylece kendi işinizi kurma fırsatı ve imkânı da çıkmış oldu herhâlde?

Kendi işimi kuracağım da, sadece ayakkabı mı satayım, yoksa ayakkabı ve tekstili birlikte mi yapayım diye düşünürken, daha önce yanında çalıştığım Gürtoplar-Lütfü Ateş bana ‘sadece ayakkabı satmak yerine hepsini birden sat, daha iyi’ dedi. Bana da mantıklı geldi. Çark caddesinin solunda 1999 Depreminde yıkılan bir Altınhan vardı. Girişte sağdan dördüncü dükkânda, on metrekarede, 10 Haziran 1981’den kendi işyerimi açtım, adı ‘Butik Oktay’dı. Genç, bayan ve erkek, spor ürünler satıyordum. Tabiri caizse orada iki yıl Babos’un stajını yaptım. Birçok markayla çalışarak ürün yelpazemi genişlettim. Acemiliğimi attığım, daha çok çalıştığım dönem o iki yıl.

 

Babos fikri nereden ve nasıl doğdu?

O dönem, 1983’ün başlarında yine Altınhan’dan bir dükkân daha tuttum, az daha ileride solda, yirmi metrekareydi bu sefer. Dükkânın çizimleri bana ait. Arabamı sattım Babos’u açtım. Arabam da yok, haftada bir gün 5.30 otobüsüyle İstanbul’a gidiyorum, beş altı koli mal alıp yine otobüsle dönüyorum, ellerim kan çanağına dönüyor, ipler kesiyor parmaklarımı koli taşımaktan. Akşama gelip gece yarısı malları yerleştiriyorum tek tek dükkâna, sabah ezanından sonra eve gidiyorum, iki saat uyuyorum, dokuzda gelip dükkânın kapısını açarken bir çok kez, müşteri arkamda bekliyor yani.

 

1983’TE HOLLANDA MARKASI BOBOS’DAN ETKİLENİP BABOS’U KURDUM

 

Niçin Babos, nasıl Babos, neden Babos?

‘Butik Oktay’ı açtığım 1981’de bu tip işlerde Fransız rüzgarı hakimdi. O yıllardı bir çok işyerleri ‘Butik’ diye başlardı. 1983’de ise İtalyan rüzgarları esmeye başlamıştı. Karar verdim, yeni işyerimin adını ‘Butik Oktay’ yapmayacaktım. Günlerce aylarca isim düşündüm. 1982’nin sonlarından itibaren bütün alternatifleri yazıyorum. 1983 Nisan ayıydı. İstanbul’da Şişli’de Rumeli Caddesinde bir kot markasının içinde bir yurt dışı (Hollanda) markası olan ‘Bobos’u gördüm. Bu isim beni çok etkiledi. Taklit etmeyi sevmem, birebir kopya etmek istemedim. Türkçeye, Osmanlıcaya uyarlamak istedim; dilimden ‘Babos’ dökülüverdi. O anda bir elimle yazıyorum, diğer elimde vitrin yapmak için kullandığım çekiç vardı, çekicin sapına ‘Babos’ yazdım. Babos markasının miladı o gündür..

 

İlk Babos’un ve ikinci Babos’un hikâyesini dinleyebilir miyiz sizden?

İlk Babos 1983’te başladı Altınhan’da. Altı yıl devam etti. Ürün yelpazesi 1985’e kadar çok free, özgür, genç; bayan-erkek karışıktı. 1985 yazında bu tarzdan rahatsız olmaya başladım. Yüzümü klasiğe çevirdim ve bayan giyimi bıraktım. 1989 Mayısında Çark Caddesine çıktım. Bu da ikinci Babos dönemidir. Cevatbey köşkünün berisinde, şu anda bir banka şubesinin bulunduğu yerde, kırk metrekare bir yer tuttum. On dört sene orada kaldım; kırk metrekareye seksen metrekareye; seksen metrekareyi yüz yirmi metrekareye çıkarttım.

 

Ya üçüncü Babos?

2003 Nisan ayında Çark Caddesi 30 numaradaki kendi yerime geçtim. 400 metrekare zemin, 500 metrekare üst kat, toplam 900 metrekare alana geçtim. Müşteri yelpazesini genişlettim ve gençleştirdim. Öyle ki on üç on dört yaşlarındaki erkek çocuklardan bile müşterilerim var. 2007’den beri ise mağazamdaki ürünlerin % 982ini kendim üretiyorum.

 

‘BABOS DENİZE GİRMEKTİR, ELDİVENSİZ…’

 

‘Babos denize girmektir, eldivensiz’ reklâmı nasıl doğdu?

Sene 1983. Doğum sancıları başladı. Babos ismi ortaya çıktı. Ö dönemde otobüsle İstanbul’a gidip geliyorum. Bir gün yine otobüsle İstanbul’a giderken gazete okuyorum. Gazetede bir içecek maddesinin reklâmı dikkatimi çekti. Oradan esinlenerek iki slogan buldum; biri ‘Babos denize girmektir, eldivensiz’, diğeri ‘Babos Uludağ’da kayak yapmaktır, çorapsız. O günden bu güne her iki sloganı da kullanıyorum zaman zaman.

 

Babos’un 2011 sonrası hedefleri?

Önümüzdeki 2011-12 kış sezonu için, bir bayan markası ile anlaştım, üst katımızda Adapazarı’nın seçkin bayanlarını giydirmek istiyoruz. Bayan giyim sonrası ise, başka başka illerde Babos’un şubelerini açmak istiyorum.

 

Her kurumu kurum yapan ilkeler, prensipler vardır. ‘Babos’u Babos yapan ilkeler’ nelerdir Oktay bey?

Babos her zaman ‘öncü’, her zaman ‘yenilikçi’, her zaman ‘kaliteyi arttıran’ bir kurum. Misyonumuz ‘sürekli kaliteyi arttırmak!’ Bir de, -samimi olarak söylüyorum – büyümedim ben: Benim aynam bana öyle gösteriyor.

İSLÂM’IN GÜZEL YÜZÜNÜ GÖSTERMEK İSTEDİM

Adapazarı ticaret tarihinde iki ana damardan söz edilir; ‘geleneği’ temsil eden ‘Uzunçarşı ticaret kültürü’, ‘moderniteyi’ temsil eden ‘Çark Caddesi ticaret kültürü’; siz buna nasıl bakıyorsunuz?

Çark caddesi modern görünüyor ama çok arabesk bir alış-veriş kültürüne sahip. Bazı markalarla ayakta duruyor. Standardizasyonun oluşmasına ihtiyacı var. Uzunçarşı ise elli yıl öncesinin ticaret kültürünü yaşatıyor; hâlâ yüz yüze satış var orada.

Sizi ‘sosyal sorumluluk projeleri’ni desteklerken gördük hep; Çark Caddesinde Kutlu Doğum Haftası Kutlamaları geleneğini başlattınız meselâ. Bunu hangi düşünce ve amaçla yapıyorsunuz?

Oradaki amacım şuydu: İslâm’ın güzel yüzünü göstermek! Bilhassa 2001 sonrasında ‘terör eşittir İslâm’ anlayışını, görüntüsünü vermek istediler. Kutlu Doğum haftasında ve aşure gününde lokma ve aşure dağıttım ben. Peygamberimizin hayatını ve hadislerini/sözlerini kitap halinde dağıttım. Şu anda caddedeki esnaf arkadaşlar aşure geleneğini sürdürüyorlar. Lokma yapan olmadığı için de etli nohutu tercih ediyorlar.

Son sorum: Oktay Azem Özkurt’un en büyük hayali nedir?

Kırk elli, belki yüz olur; Türkiye’nin güzel ve iyi noktalarında elli mağaza açmak, sonra da dünyanın bir çok ülkelerinde mağazalar açmak!

 

 

oktay1

 

Oktay Azem Özkurt Kimdir?

Akyazı Pazarköy kökenli bir ailenin dört çocuğunun ikincisi olarak 1958 yılında Adapazarı Yenigün mahallesinde doğdu. Fatmahanım İlkokulu (1968) ve Adapazarı İmam-Hatip Lisesi’ni (1975) bitirdi. Ticarete beş yaşında simit satarak başladı. Öğrenim hayatı boyunca on iki yıl Adapazarı sokaklarında simit veya çamaşır suyu sattı. On yedi yaşında tezgahtarlığa başladı. 10 Haziran 1981’de Altınhan’da ‘Butik Oktay’ı açtı, 1983 yılında kurduğu ‘Babos’u geçen yirmi sekiz yıllık süre içinde Adapazarı’nın en prestijli giyim markası haline getirdi. 1999-2004 yılları arasında Satso Meclis üyeliği, üç buçuk yıl yönetim kurulu üyeliği de yapan Özkurt, bazı sosyal sorumluluk projelerini başlatması ve destelemesiyle de tanınıyor.

 

 

oktay2

 

Adapazarı Fatmahanım İlkokulu 1. sınıf öğrencileri Başöğretmen Rüstem bey ve sınıf öğretmenleri Cavidan hanımla- 1963/64. (ikinci sıra soldan 4. Oktay Azem Özkurt’tur).

 

 

oktay3 

 

Babos 2. Lig (şimdiki Bankaysa) Şampiyonu Sakaryaspor’u giydiriyor- 1987

(Soldan) Recai, Osman, Cihan, Oktay Azem Özkurt, Sinan, Turan, Tuna.

 

 

oktay4

Babos markasını oluşturan Oktay Azem Özkurt, Çark Caddesindeki işyerinde-1989

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.