- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ÖZLEM ALBAYRAK'TAN: SÖZ YİTİMİ
Tuhaflıklar deryası içinde olduğumuzdan mı farkında değiliz bilmiyorum; ama Ankara, bir süredir tutarsızlıklar, çelişkiler, gariplikler başkenti olmuş durumda.

Tamam, AK Parti'ye pek çok farklı noktadan atış yapabiliriz. Yapabiliriz de, şunu pir parça vicdanı olan her insan evladı teslim eder ki; tutarlı, sorumlu ve sonuna dek götüreceği politikalar üretme konusunda asla CHP ve BDP'den daha kötü değildir.
Tasavvur edebilir misiniz sözgelimi? Şimdiye dek devletin ve rejimin bekçisi, kanun ve kuralların yılmaz savunucusu modundaki CHP, birdenbire rol değiştirsin; bir zamanlar "yargıya saygı duyalım" çağrıları yapan düzen bekçisi ana unsur parti, "yargı kararları eleştirilemez değildir" noktasına gerilesin. Cumhuriyet tarihinin başından bu güne kadar hep tarihi bir misyonunun da varolduğu kabulüyle hareket eden koskoca CHP, "küstüm oynamıyorum" tadında defans numaralarına başvurmaya başlasın.
Üstelik bunu, CHP'nin ortak yönelimlerine, parti politikasına, gelecek öngörüsüne hiçbir katkısı olmamış, darbecilikten yargılanan, seçilmiş ama kodesten çıkarılmamış iki vekili nedeniyle yapsın. Adının BDP'yle bir araya gelmesi düşünülemeyen, son döneme kadar Kürt meselesi adını bile ağzına almaktan imtina eden Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'da BDP'nin desteğiyle miting yapsın. O yetmesin, aynı CHP, gitsin Meclis'i boykot eden BDP'yle neredeyse aynı çizgide hizalansın, Meclis'e gelsin, ama yemin etmesin.
Sizce de tuhaf değil mi?
Koskoca CHP, Demirel'in adamı ve sağcı olduğu sağır sultan tarafından bile bilinen Haberal uğruna tüm tarihi misyonunu, tüm rejim bekçiliği görevlerini unutmuş gibi yapsın. Üstüne üstlük, (madem böyle bir karar alındı) yemin etmeme tavrının arkasında durması gerekirken, duruma çözüm bulması için siyasi iradeye göz kırpmaya başlasın. Mesela CHP yandaşı medya organları AK Parti sıralarından Meclis Başkanı seçilen Cemil Çiçek'in uzlaşmacı yanını ballandırmaya, devlet adamı kisvesini övdükçe övmeye, yapıcı tavrının altını çizmeye başlasınlar.
Üstelik kimse onlara, "n'aber, blöfü kimse yemedi mi?" diye sormasın.
CHP böyle de, BDP çok mu farklı sanki?
Sen hem yargı kararıyla sabit olmak üzere bir yıl ve üstü ceza almış bir adayın vekil olamayacağını bil; hem de cezası onanmış olan o ismi aday gösterirken, o adayı seçime sokarken, o aday seçimi kazanırken, o vekilin hapisten çıkamayacağı kesin gibiyken hiçbir şey bilmiyormuş gibi davran. Sonra da, beklenen karar çıkınca "boykota gel boykota" türkülerine davran.
Düşünebiliyor musunuz?
Hem yıllar boyunca siyasi arenada temsil edilmediğinden şikayet et, insanların birbirini öldürmesinin önüne geçebilecek yegane anahtarın, ancak Kürt vatandaşların demokratik temsili, Kürtlerin siyasi bir irade ortaya koyabilmesi ve o iradeyi sorunsuz ifade edebilmesinin önünün açılması olduğunu söyle, bu çözümü her platform ve zeminde dillendir; yıllar boyunca tüm uluslararası arenalarda "haklarımızı vermiyorlar" başlıklı konuşmalar yap; hem de milyonlarca Kürt vatandaşının oyunu götürüp pat diye çöpe at.
Sen, yıllar boyunca kurduğun her partinin kapatılmasından haklı olarak şikayet et, sonra da senin Meclis'e girmenin önemli olduğunu her kesimden insanın ve siyasetçinin söylediği bir anda, tüm söylemlerinden çark et.
Bir zamanlar hapis nedeni olan dilinin konuşulmasına izin verilmesi devlet politikası haline gelince; bu kez de "anayasa yaptırtmayız" söylemine ve sana on yıllar boyunca zulmetmiş Kemalizm'in kollarına savrul.
Sonra da, kurduğun "biz demokratik yoldan hak arıyoruz" cümlesine itibar etmemizi bekle.
Sorun şu; siyaseti inkıtaya uğratan askerden daha tehlikeli bir şey varsa, o da vesayet kalıntısı, içine asker kaçmış siviller, siyasetçilerdir. Ve siyasetin sözü bile yoran, tutuklaştıran tuhaflıkları.
08.07.2011 Yeni Şafak
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği

Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.