- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
PROF. DR. İSMAİL AYDOĞAN: PARÇALANMIŞ BÜTÜN
İnsanlar hayatlarında duygunun yerini küçümserler, lakin hayatlarını duygularla yönlendirirler. Çünkü duygu aklın çeperinde değil, merkezindedir.
06 Şubat 2023 Pazartesi 10:19
Gönül ile vicdanın insan biyotiğinde yeri bilinmese de, bunu ruhta aramak en doğru olandır. Dışardan bir etkiyle duyumsadığımız acı, tatlı, ekşi, tuzlu ve benzerlerinin yeri, muhtemelen, ruhun insana verdiği duygulardan kaynaklanıyor. İnsanı anlamada ve tanımlamada ruhun belirleyiciliği epeydir dikkat alınmıyor. İnsan, saf bir organizmaya indiriliyor böylelikle. Oysa bu eksik hatta sığ bir anlamayı da beraberinde getiriyor. Belki de bu nedenle, bu kadar bilgi birikimine rağmen, insan hala basit meselelere takılıp kalıyor. Son yüzyılın neredeyse bir “önyargı çağı” olması buna bir delildir.
Ruh hakkında elbette çok şey bilmiyoruz. Dolayısıyla gönlü de duyguya indirgeyemeyiz. Hele vicdanı bireye ait bir danışma merkezi haline hiç getiremeyiz. Duyguyu, aklı, gönlü ve vicdanı ruha ait bir serpilişler olarak görmek pekâlâ mümkündür. Bir elin parmaklarını serpilişler, parmakların bağlı olduğu bileğe ruh diyerek bütüncül bakabiliriz. Bu sebeple duygunun, aklın, gönlün ve vicdanın yeri olan ruhu, insanın anlama merkezi haline getirmek gerek. Hem bu, bilinmezliğe, gizeme, aşkın olana meyli artırarak rasyonelliğin girdabından insanı kurtaracaktır. Aksi takdirde parçada boğulup gitmek işten değildir. Nitekim aşağı yukarı olan da budur.
Hayatı ve insanı ne salt duygunun ne gönlün ne vicdanın ne de aklın egemenliğinde yorumlayamayız. Her hal ve şartın bunların birlikteliğinden oluşan bir bütün olduğunu göz ardı edemeyiz. Çünkü bizi bu eksik bir mantığa götürür. Meselelere bütünlükçü bir bakış açısıyla yorumlamaktan başka çaremiz ve seçeneğimiz yok.
İnsanın düşünmesindeki bu bütünlüğü ortadan kaldıran, insanda içkin olan kötülüğün ortaya çıkmasına müsaade etmektir. Kötülük dediğimiz şey, insan düşünmesindeki bütünlüğün (vahdetin) parçalanmasıdır. Parça, tek başına var olamaz. O ancak koptuğu bütünle anlam kazanır. Bütün yoksa parça kullanılmaya müsait hale gelir. Sürüden ayrılan kuzuyu bu nedenle kurtlar kapar. İnsan düşünmesi de kendi bütünlüğünü bozduğunda parçalanır, parçalandıkça kullanılır, kullanıldıkça koptuğu bütünün düşmanı haline gelir. Ormandan ayrılan ağacın bir parçasının bir baltaya sap olup, ormanı kesmesi gibi bir haldir olan.
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.