01 Mayıs 2024
  • İstanbul16°C
  • Ankara16°C

PROF. DR. YÜCEL OĞURLU: MAYIS AYI, SÜRGÜN AYI…

İnsanlık tarihi boyunca galiplerin mağluplara uyguladıkları en acımasız cezalandırma yollarından birisi “sürgün”dür . Fakat sürgün kâğıtlar üzerinde istatistiksel değerler ve sayı kalabalıkları değildir.

Prof. Dr. Yücel Oğurlu: Mayıs ayı, sürgün ayı…

19 Mayıs 2018 Cumartesi 10:26

Sürgün, trajedinin doğrudan doğruya, somutlaşmış bir heykelidir.
 
Sürgün, bir halkı yüzlerce binlerce yıl nesilden nesle üzerinde yaşadığı ve doğup büyüdüğü topraklardan kökleriyle birlikte söküp almaktır.
 
Sürgün, ardında dedelerinin mezar taşlarını, maddi ve manevi mirası ardında bırakmak, genetik hafızanın üzerinde yeşerdiği topraklardan hoyratça koparılmak demektir.
 
Sürgün, bir halkın sürgün yolunda nüfusunun yarısını kaybetmesidir.
 
Sürgün, ailelerin parçalanması, akrabalık bağlarının bir daha kurulamayacak şekilde iki ayrı coğrafya üzerine savrulmasıdır.
 
Sürgün, kendi topraklarında zayıfladığın, nüfusça yetersiz kaldığın, organize olamadığın, savunma gücünün yetmediği ve birbirine düştüğün gün sana yaşatılan yazgıdır.
 
Sürgün, vicdan ve ahlakı olmayan galiplerin küçük ve mazlum halklara yaşattığı zorbalıktır.
 
Sürgün, Mayıs ayı demektir.
 
Sürgün, 21 Mayıs 1864’de Kuzey Kafkasya’dan 200 yıllık savaşların sonunda Rus Çarlığının zoruyla çıkartılan 1,5 milyon Kuzey Kafkasyalı’nın dramıdır.
 
Sürgün, 1944 Mayıs’ında Stalin’in arkada tek bir kişi kalmayacak şekilde yük ve hayvan vagonlarına doldurarak Sibirya ve Orta Asya steplerine sürdüğü bebek, çoluk-çocuk, kadın, yaşlı Kırım Tatarlarıdır.
 
Sürgün, yine 1944 yılında Karaçay-Balkarlılar’ın, Ahıska Türklerinin ve Çeçen-İnguş halklarının yine arkasında bir tek aile bırakmayacak şekilde topraklarından kazınarak Asya steplerine ve Sibirya’ya gönderilmesidir.
 
Kırım Tatarlarına Almanlar’la işbirliği yaptıkları ithamıyla, yaşadıkları topraklardan 7000 km. öteye süren Stalin, bu toplu cezalandırmayı en acımasız şekliyle yürütürken grup, kitle, halk ve milletleri “potansiyel suçlular” olarak değerlendirerek bir “insanlık suçu” ve en ağır hukuk ihlalini işliyordu. “Suç ve cezanın şahsiliği ilkesi” bir cezanın ancak o suçu işleyene kişiye uygulanabileceğini öngörür. Kitlenin cezalandırması ve sürgün, soykırıma eş değer bir yöntem olarak görülür.
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.