06 Mayıs 2024
  • İstanbul11°C
  • Ankara8°C

PROF. DR. YÜCEL OĞURLU: ORTADOĞU’DAN DOĞU AKDENİZ’E KRİZLER BİZİ NEREYE SÜRÜYOR?

Prof. Dr. Yücel Oğurlu: Ortadoğu’dan Doğu Akdeniz’e krizler bizi nereye sürüyor?

15 Haziran 2019 Cumartesi 10:37

Türkiye’nin en başta kendi sınırları içerisinde ve sonra da uluslararası hukukun çizdiği çerçevede bütün sınır dışı alanlarda haklarını azami ölçüde koruyacak bir üretim ekonomisi kurması, Türkiye’nin diğer bir problemlerini de ilgilendiren en temel “Beka” meselesidir.

Türkiye gündemi, İstanbul seçimlerini tartışırken dünyada dış politika ve ekonomik gündem oldukça sıcak. Olaylar zinciri, dönüm noktası oluşturan gelişmelere gebe… Kuzey Yarım Küre’de yükselen ırkçılık ve yabancı düşmanlığının, tarihi hesap ve defterleri karıştırmanın dünya çağında bir gün geçtikçe tırmanan gerilime su taşıdığı kesin… Bunun da devletlerin dış politikalarına daha fazla yansıyan yeni gerilim alanları oluşturması kaçınılmaz.

Geçmiş dönemlerde kendi sınırları içerisinde, barış temelinde ülkelerinin yapılanması söylem ve icraatını geliştiren ülkeler, geçtiğimiz dört beş yıl içerisinde iç ve dış politikalarında umulmadık agresif politikalarla daha görünür hale gelmeye başladılar. Daha önceki yazılarımda da ifade ettiğim gibi Birinci ve İkinci Dünya savaşları öncesi ve sonrasında ülkelerin ikişer kez bloklaşmasını ve sanki dünya yeniden kurulacakmış ve dağıtım yapılacakmış gibi bir telaş yaşanıyor. Tercihler aleni şekilde ortaya konuluyor.

Mesnetsiz liderlik iddiaları olan Mısır ve Suudi Arabistan, kullanılmaya müsait iki bariyer olarak yakın coğrafyamızda birdenbire daha görünür kılındılar. İki diktatör rejim, sınırları dışında aktif olmak için her işe müdahil olmaya kalkışıyor. İran’ı anlatmaya bile gerek yok.

Geçmişte sosyalist Arap devletlerinin Yunanistan’la ve Kıbrıs Rum Kesimi’yle ilişkilerinde çekincesiz bir tercihle Türkiye karşısında konumlanmaları şaşırtıcı değildi. Bugün ise Mısırdaki darbeci yönetim ile Suudi hanedanlığı ekseninde öbeklenen kabile devletleri, olağan güçlerinin ötesinde, küresel güçlerin çıkarlarına uygun şekilde bir finansörlüğü ya zorlanarak veya gönüllü olarak üstleniyorlar.

Suriye krizinde yaşananlar yine birkaç yıldır ifade ettiğim gibi, Esed Rejimi Rusya ve İran’ı bölgede davetli müttefikleri olarak adlandırmakta ve son dönemlerde açıkça dillendirildiği gibi bölgede “davetsiz” ve “işgalci” tek güç olarak Türkiye’nin gösterildiği bir noktaya doğru gidiliyor.

Kukla DAEŞ’in boşalttığı yerler, hızla YPG tarafından doldurulurken son haritalara göre Lübnan sınırı İran taraftarı milislerce; Hatay’ın güneyindeki belirli bir alan ise Türkiye kontrolünde kalmış durumda…

Rejimin YPG ile ilişkileri ise istisnalar dışında şu ana kadar birbirinin ayağına basmama yönünde sürüyor. Türkiye’nin güvenlik ile ilgili haklı kaygılarını dikkate almayan Rusya’dan ABD’ne; Suudilerden, Avrupa Birliği’ne kadar bütün küresel ve bölgesel güçler aslında açıklanmamış bir konsensüsle Türkiye’nin Suriye’de varlığına karşılar. Bu iddialı cümleyi biraz açmak gerekecek. 

Devamı: https://www.dirilispostasi.com/makale/ortadogudan-dogu-akdenize-krizler-bizi-nereye-suruyor-5d0411f0c0d1c572766adee4

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.