- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul15°C▼
- Ankara8°C
- İzmir16°C
- Konya9°C
- Sakarya14°C
- Şanlıurfa17°C
- Trabzon17°C
- Gaziantep11°C
RAHİM ER'DEN: SAN’ATKÂR
Hikâye tadındaki bu gerçeği bir genç kızımıza anlattığımda sanki aklı başından gitti. Güzel sanatlar fakültesi mezunu olduğu halde böyle şeyleri ilk defa duymaktaydı.

Böylece lisan-ı hâl ile onu demiş olurlardı ‘ya Rabbi, biz kuluz, bizim yaptığımız kusurlu olur, mükemmellik, ancak sana mahsustur.’
İşte san’atkâr budur, konuşması da böyledir!..
Onlar, mütevazı insanlardı. Onların nefes alıp-verdiği topraklarda kibrin deve dikenleri değil, engin gönüllerin gonca gülleri açardı. Bizim san’atkârımızla Avrupa’nın sanatçısı arasında, Osmanlı san’atkârıyla Cumhuriyet sanatçısı arasındaki en bâriz fark tevazudur. Dünün bilinmeyen anlamında “lâ edri” denilen meçhul san’atkârına mukabil şimdilerde iki satır abuk-subuk mısra kırıntısını kâğıda döken, yanı sıra bir de saç ve sakalını uzattı mı, hırpani giydi mi, iki çift aykırı laf etti mi kendini “sanatçı” diye ilân etmekte. Dünün san’atkârı “ya Rabbi, mükemmellik sana mahsustur” derken bugünün sanatçısı mukallidi olduğu, öykündüğü batı döküntülerinin etkisiyle ‘yarattım!’ diyor!
San’atkâr, Mimar Sinan’dır.
Ayasofya ruhundan soyutlanmak istenirken hat levhaları dışarı çıkartılamayan Kazasker Mustafa İzzed Efendi’dir. Yüzlerce hattatımız, yüzlerce müzehhibemiz, yüzlerce ebruzenimiz, çini ustalarımız, gümüş ustalarımız, bakır ustalarımız, halı ustalarımız, divan şairlerimiz, sade ve berrak söyleyişli halk şairlerimiz, gönüller terbiyecisi mutasavvıflarımız, hatta ve elbette mezar taşı ustalarımızdır.
Bizim san’at hayatımızda ne bitli bohem esrarkeşliği, ne şımarıklık ve de sarhoşluk vardır.
Bizim san’atkârımız yaratmaz, eser verir.
Asıl san’atkâr olgun başaklar gibidir.
Adına “çağdaş sanat!” dedikleri hangi ithal ürün varsa onlar bizde tutmamıştır, tutmaz da. Bakınız, hüsnü hat, ebru, tezhib ve benzerleri sevindirici bir yükselişte. Baledir, tangodur, şudur-budur bunlar bu topraklarda yeşermez ve yaşamaz. İç çamaşırını gösteren, yatak odasını teşhir eden artistler, istedikleri kadar tiyatro yapsınlar öz kimliklerini keşfetmedikçe bunalımdan kurtulamazlar. Gelenekli san’atımızda küfür, kibir ve bunalım yoktur.
Bizde sabır, şükür, tevâzu ve iç ferahlatan güzellikler vardır.
01.05.2012 Türkiye
Yorumlar
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.