- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler

- İstanbul18°C▼
- Ankara15°C
- İzmir18°C
- Konya14°C
- Sakarya18°C
- Şanlıurfa22°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep19°C
RAMAZANIN GETİRDİKLERİ
Salgında üçüncü kez ağırlıyorduk orucu. Her yıl gelir fakat bu yıl da ilk defa geliyormuş gibi karşıladık orucu tüm azalarımızla.

22 Nisan 2022 Cuma 13:33
Evlerimizde ağırlıyoruz, tıpkı bir misafir gibi, incitmeden, kırıp dökmeden, ikramlarda bulunuyoruz, onun şerefine. Bereketiyle geldi her zamanki gibi. Ruhumuz bedenimiz hiç olmadığı kadar mutlu ve yüklerinden arınmış görünüyordu. Gökyüzünde, huzurla uçan kelebekler gibi…
Ramazan dünyaya her yıl yeniden gelir. Ülkesinde, şehrinde, ilçesinde veya köyünde kimler onu misafir ediyor, bir ay boyu onu bilmiyoruz. On bir aydan sonra, on ikinci, bir ay Ramazan; bizlere ikram olarak oruç’u getirir.
Bu ay, hilâli görmekle başlar. Her isteyip dileyen bu misafiri gönlünün en güzel köşesinde incitmeden ağırlayabilir. Bu öyle misafirdir ki dokuz nasibiyle gelip sadece birini orada kullanır ve gerisini ev sahibine bırakır, onuruyla gider. Kim istemez ki böyle misafiri?…
Her yıl çocukluğumu getirir bana. İlk günlerde ikisini birlikte ağırlarım kendimde. “Nerde o eski ramazanlar!” diyerek çocukluğumuzu özlemişizdir aslında, fakat bunu kendimize bile itiraf edemeyiz. Büyüklerimize beni de kaldırın diye, sıkı sıkı tembihlediğimiz hâlde kaldırmadıkları sabah huysuzlanıp günü onlara zehrettiğimizi hatırlıyorum. Bahaneler bulup sahura kalkmak için uyumadığım geceyi hatırlarım. Bir bilseniz daha neler neler…
Gençliğimde; her yıl bu misafir bizim evde ağırlanırken, uyanmak zor geldiğinden, biraz daha diye uyandırmaya gelenleri oyalama çabasında olurdum. Kızartma kokuları burnumun direğini sızlatınca can havliyle kalkar, son dakikaları değerlendirmeye çalıştığım en unutulmaz anlarım olurdu. Orucun hikmetinin pek farkında değildik, fakat gelenekleri sonuna kadar değerlendiriyorduk. Pide kuyruğunu topun patlamasıyla sonlandırırdık. Akşam iftardan sonra tüm mahalle olarak teravih namazı için camiye giderdik. Namaz için dikilmiş; her yıl rengârenk maksi etekler ve başörtülerle camileri şenlendirirdik. Birkaç yıl okul yıllarımız da dâhil olmak üzere bazen oruç bizi bazen de biz orucu ağırlamaya çalıştık, aklımız bir karış havada olsa da…
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.