- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul21°C▼
- Ankara21°C
- İzmir23°C
- Konya19°C
- Sakarya24°C
- Şanlıurfa27°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep25°C
RASİM ÖZDENÖREN'DEN: DERSİM DOLAYIMINDA GÖRÜNEN ÜLKENİN FİKRİ MANZARASI
Bu yazının konusu 1937 dersim olayları değil. Olayın tanıklarından hâlâ hayatta olanların bulunduğu bir tarihî vukuatın içyüzü uzak olmayan bir gelecekte aydınlığa kavuşturulacaktır.

Yoksa o olaya taraf olanlar veya onun karşısında olanlar her zaman bulunacaktır. Ancak taraf veya muhalif olmak bir bilgiye istinat etmelidir. Duyguya veya psikolojik etmene değil...
Tarihte, bir Firavun Ahnaton olayı zikredilir. Arnold Toynbee bu olaydan bahseder. 19. Yüzyılın ikinci yarısında, ölümünden binlerce yıl sonra Firavun Ahnaton yeniden keşfedilir. Keşfedildikten sonra da tıpkı binlerce yıl önce olduğu gibi taraftarlar ile muhalifler aynı Firavun'un eylemleri üzerine olay bu gün olmuş gibi zıtlaşmışlardır. Biz bu durumu yadırgamıyoruz.
Yadırgadığımız husus, tarihsel bir olayın açıklamasız bırakılması halidir.
Daha da vahimi, tarihsel bir kişiliğin adının olayın örtbas edilmesi zımnında bir tehdit faktörü olarak anılıyor olmasıdır. Nitekim bazı ağızlar Dersim olayının gündeme getirilmesindeki asıl hedefin Mustafa Kemal olduğunu ileri sürüyor. Onun adı anıldı diye olay örtbas mı edilecek? Kaldı ki, bu olay bugün dile getiriliyor değil. Zaten bilinen bir olay...
Bu olay dolayımında sorular ortaya çıkıyor: Niçin hâlâ bazı tarihî kişilerin yasayla korunmasına ihtiyaç duyuluyor?
Niçin hâlâ bazı kişiler tabu mesabesinde tutuluyor? Dokunulmaz sanılıyor, dokunulmaz kılınıyor?
Böylece zihinler körleştiriliyor?
Böylece aydınlanması gereken olaylar aydınlanmıyor, karanlıkta bırakılıyor?
Bu durum, aslında düşüncenin dumura uğratılması değil midir?
Dogmatizmden, dogmatizme savaş açtığını, dogmatizmden nefret ettiğini söyleyenler nasıl oluyor da, yasaların korumasına sığınmak suretiyle farklı bir düzlemde yeni dogmaların yolunu açtıklarını fark edemiyor?
Aslında 40 yıllık, 50 yıllık süreler tarihsel gerçeklerin aydınlatılması, gerçeklerin asal yüzüyle ortaya çıkması açısından azımsanacak süreler sayılmaz, sayılmamalı...
Buna rağmen, bu ülkede, bazı gerçeklerin gizli kapaklı bırakılması isteniyor...
Dersim olayı kimileri için bir Stockholm sendromu haline gelmişse, bunda, gerçeğin gizli tutulmak istenmesinin payı her şeyden daha çoktur...
Kimilerine bakarsanız, bu olay, bir ayaklanmanın bastırılmasından ibarettir. Öyle veya böyle... Olayın gerçek mahiyeti niçin açıklanmıyor?
Olayın gizli tutulmasında kimin çıkarı bulunuyor?
Acaba kurulu düzene sahip çıkanların mı?
Acaba kurulu düzenin dizginlerini elinde tutanların mı?
Kimin?
Adına resmî tarih denilen gudubet anlayış orada duruyor diye gerçeğin asal yüzü de orada üstü örtülü mü bırakılsın?
Biliyoruz ki, hiçbir gerçek sürgit esrarını muhafaza etmeyi başaramamıştır.
Olumsuz gibi duran olaylardan da hayırlı sonuçların çıkması görülmemiş değildir. Bu olaydan da, bazı kişilerin ve bazı olayların tabu olmaktan çıkartılması gerçekleşirse, o da bir kazanım olur.
24.11.2011 Yeni Şafak
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.