- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
09 Kasım 2025- İstanbul20°C▼
- Ankara12°C
- İzmir19°C
- Konya15°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa24°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep20°C
RASİM ÖZDENÖREN'DEN: HESAPLAŞMA SÜRÜYOR
Durum, aslında, acaba basit bir Türk-Ermeni meselesi midir? Bir süredir belli bir hesaplaşmadan bahsediyorduk.

Ne var ki, Cumhuriyet'in kurulmasıyla aslında bu defterin dürülmesinin hiç de o kadar basit ve kolay olmadığı ortaya çıkmıştı. Çünkü Türkiye, Osmanlı'nın borçlarını ödemeye hükümlü kılınmıştı. Ve Türkiye Cumhuriyeti de, en azından işbu borç ödeme sürecinde kendisini Osmanlı Devleti'nin varisi olmaktan müstağni saymamıştı. Her ne kadar alacağını tahsilde gevşek davransa da, borcunu ödeme hususunda sıkı bir tavır takınmıştı.
Öte yandan, Türkiye, gerçekleştirdiği bir dizi devrimle Batı'ya şirin görünmenin yollarını da açtığını düşünüyordu. Harf, şapka, kılık kıyafet, takvim, tedrisat vb. alanlarda gerçekleştirdiği "devrimlerle" Batı ile özdeşleşme niyetini ortaya koymak istiyordu.
Böylece, Batı ile özdeşleşme süreci kendi mecrasında yürüdüğü sürece zahiren hesabı görülecek bir mesele kalmamış sayılıyordu. Oysa şairin (Edip Cansever) bir mısraındaki söylediği gibi: "Yok gibi bir şey ama var, var!" diye haykırıyordu gerçeklik.
Avrupa'da 19. Yüzyıl'ın ortalarında: "Bir Türkiye var mı?" sorusu gündemdeydi. Avrupa, bu soruya cevap verirken ikircikli davranıyordu. Var ve yok kelimelerini "va-yo" gibi telaffuz ederek ağzında yuvarlıyordu. Nihayet 1923'ten sonra Osmanlı ile beraber, Türkiye'nin tarih sayfasına gömüldüğünü farz ederek kendini rahatlamış hissediyordu.
Türkiye şimdi gerek içerde kendi tarihsel hesaplaşmasını sürdürürken, gerek dış dünyada kendine özgü şahsiyetli tavrını ortaya koyarken, bir takım ağızlar Türkiye'nin Osmanlı rolünü oynamaya soyunduğu tezini savunmaya başladı. Bu tez doğru veya yanlış... Mesele burada değil. Mesele Türkiye'nin başkasının gözünde nasıl göründüğü noktasında odaklanıyor. O görüngüden bakıldığında Türkiye, Ortadoğu'da olsun, Kuzey Afrika'da olsun, Afrika'nın içlerinde olsun, dahası dünyanın farklı köşelerinde olsun Batı emperyalizminin karşısına dikilmiş bir güç halinde telakki ediliyor. Hal böyle olunca eski defterler açılıyor.
Aslında hiç kapanmamış olan defterler... Kapanmamış, fakat sayfalarına alıcı gözle bakılması ertelenmiş defterler, o defterlerin sayfaları...
Türkiye, kendi özgül şahsiyetiyle meydana çıkmayı göze aldığı her seferinde onun karşısına bu türden mâniaların çıkmasını beklemek şaşırtıcı değildir. Bilakis olağandır...
25.12.2011 Yeni Şafak
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.