28 Mart 2024
  • İstanbul19°C
  • Ankara21°C

ŞAİR MUSTAFA AYDOĞAN İLE KONUŞTUK

“Herkese Ne Kadar İnanıyorsam Yine Herkese O Kadar İnanmıyorum”

Şair Mustafa Aydoğan İle Konuştuk

08 Mart 2019 Cuma 12:42

Şair Mustafa Aydoğan, modern Türk şiirinin en berrak seslerinden biri. Onunla epey karmaşık ama onun kafasında son derece net olan birçok meseleyi konuştuk. Onun dizelerinde ve metinlerinde kendini duyumsatan lirizmi o raddede hissediyor ki insan; sanki boğazdan ılık bir su usul usul mideye iner gibi. Aynı sıcaklığı sizin de hissedeceğinizi umuyorum.

Söyleşi: Mücahit Gündoğdu

“GÜZELLİK VE NİTELİK GİZLİ KALMAYI BİLİR”

Türkiye’de gerçek bir edebiyat ortamı olduğunu düşünüyor musunuz? Eski Türk edebiyatıyla kıyaslarsanız bir geri gidiş mi var yoksa ilerleme mi?

Sahih ve samimi ortamlar her dönemde, her toplumda vardır. Ne var ki çoğu zaman görünür olmayabilirler. Güzellik ve nitelik gizli kalmayı bilir. Ve bundan gocunmaz.

Niteliksiz olanın veya belirleyici olmayanın öne çıkma, önde görünme sevdası hep olmuştur. Kalabalık olmaları en tedirgin edici taraflarıdır. Bizim samimiyet içerisinde olmamız lazım. Hem yazarken hem de yaşarken. Bu durum kişiliğimizi de çalışmalarımızı da nihayetinde iyi bir noktaya taşıyacaktır.

Uzun yıllar Edebiyat Ortamı dergisini çıkardınız. 2015’te bu işi bıraktınız. Bugün dergi çıkarsanız en çok neye eğilirdiniz? Mevcut dergilerde sizce ne eksik?

Bir dergi için elzem olan, bence, sahih ve sağlam bir amacı olduğu ve bu amaç uğruna çıktığı hususunda okuru ikna edebilmesidir. Bir dergiyi ‘eskiten’, ‘yıpratan’ en temel nokta, amacı olduğu hususunda okuru ikna edememesi veya amacının çürümeye başlamasıdır. Çürüyor. Amaç çürüyor ve kayboluyor ama dergiyi çıkaranlar bunu göremiyorlar. Zamanla körleşiyorlar. Bir de tabii tuhaftır bizim okurumuz sürekli yenilik isteyen bir okurdur ve bunu göremeyince çabuk yoruluyor, geri çekiliyor. İzlemeyi bırakıyor yani. Bunu aşmak kolay değil.

“TÜRKİYE’DE HAKİM OLAN TEK ŞEY NİTELİKSİZLİK”

Türkiye’de edebiyatçılar sol ve sağ olarak iki keskin kampa ayrılmış durumda. Buna gerek var mı? Herkes biraz abartıyor mu yoksa bu mecburi bir ayrılık mı?

Bana sorarsan Türkiye’de gerçek anlamda bir sağ ve sol ayrımı yoktur. Türkiye’de var olan ve hâkim olan tek şey “niteliksizlik”tir. Bunun sağı ve solu yok. Bir iklim olarak var bu. İçinden çıkmak kolay değil. Kaldı ki bu, sadece, bir edebiyat sorunu da değildir.

“ANKARA’YA BORCUM VAR”

Üniversite yıllarından beri bildiğim kadarıyla hep Ankara’da yaşadınız. Hâlbuki Ankara edebiyatçılar arasında hep kötülenen bir yerdir. Sizin Ankara ile ilişkiniz nedir?

Ben Ankara’yı seviyorum. Başkalarını bilemem. Nesini seviyorum peki? Pratikliğini seviyorum. Çabuk ve dingin. Yormuyor insanı. Havası, trafiği, insanı ve mimarisi.

Bir de Ankara bana çok şey verdi. Bu şehre borcum var. Kalbimde, hayallerimde, hayal kırıklıklarımda çoğu zaman Ankara vardır.

Çankaya ile Sincan arasında bir seçim yapmak durumunda kalsanız hangisini seçersiniz? Neden?

Çankaya kalmadı ki artık. Eski Çankaya yok. Sincan da eski Sincan değil. Çankaya modernizmi ve sekülerliği temsil ediyordu, Sincan muhafazakarlığı, fakirliği, garibanlığı temsil ediyordu. Şimdi ikisi de gözü açıklığı, el çabukluğunu, yüzeyselliği temsil ediyor. Hangisini tercih etsem ki?

Türk toplumunda nasıl bir değişim gözlemliyorsunuz? Toplum olarak nerede neyimiz eksik neler biraz fazla?

Toplumun siyasetle kurduğu ilişki biçimi onun medenî derecesini de gösterir. Siyasete göre şekil alıyor ve siyasete göre duygu değişimi yaşıyoruz. Böyle olmamalı. Siyasetin içine bu kadar girmemeli toplum. Giriyoruz ama. Bu, üçüncü dünya ülkesi vatandaşlarının refleksidir.

Devamı: http://www.izdiham.com/sair-mustafa-aydogan-ile-konustuk-herkese-ne-kadar-inaniyorsam-yine-herkese-o-kadar-inanmiyorum/

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.