- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
ŞAİR OLMAK ÇİLEYE TALİP OLMAKTIR BİRAZ DA
Saliha Büşra Konaktaş, İzdiham Yayınları arasında Şairane Hayatlar adıyla yayımlanan kitabında şairlerin naif, kırılgan, hüzünlü, serzenişli ve sevdalı anılarına pencere açarak değerli bir çalışmanın altına imzasını atmış. Fatma Kahraman Yıldız yazdı.
18 Eylül 2019 Çarşamba 13:30
İnsanı anlatan metinler, içinde kurduğu hayali şehrin sokaklarında neler yaşandığını, geçmişten artakalan kırgınlıklarıyla hangi çerçevelerin sathını doldurduğunu ve duygularının aşina olduğu durumları bütün boyutlarıyla ele alarak okuyucunun takdirine sunulur. Yazar, bu konuda deneyimlerini hayata bakış açışıyla birlikte değerlendirirken, kalemini altı çizilecek ahvalin, olağanüstü incelik ve zarafette sergilenen tavırların sahnesinde oynatır.Saliha Büşra Konaktaş, İzdiham Yayınları arasında Şairane Hayatlar adıyla yayımlanan kitabında zamansız şairlerin naif, kırılgan, hüzünlü, serzenişli ve sevdalı anılarına açılan pencereden seyre daldığı güzelliklerin kendisinde bıraktığı izleri anlatarak oldukça değerli bir çalışmanın altına imzasını atmış.Hikâyelerinden dokunaklı kesitlerle tanışıklığımızın perçinlendiği şairler Orhan Veli Kanık, Cahit Zarifoğlu, Sabahattin Ali, Ali Akbaş, Yahya Kemal Beyatlı, Edip Cansever, Cahit Sıtkı Tarancı, Mehmet Akif Ersoy ve onların nezdinde ruhu güzel tüm kelime ustaları. Garipliğin ve mütevazılığın başköşeden inmediği hayatlarıyla ve şiire olan sarsılmaz bağlarıyla çizdikleri yolun müdavimi olmuşlar.
Orhan Veli'nin dergi çıkartmak uğruna paltosunu sattığını, belediyenin açık bıraktığı çukura düşerek hayatını kaybettiğinde cebinde yirmi sekiz kuruş, yarım kalmış bir şiir ve mektup bulunduğunu; Cahit Zarifoğlu'nun fukaralıktan dolayı çorbayla yetindiğini ve tek odalı bir evde kiracı olarak yaşadığını, yayımladığı kitap satılmayınca hepsini kendisi alıp da kış soğuğu bastırınca kitaplarını yakarak ısınmaya çalıştığını öğrendiğinizde maddi döngülerin çarkında heba olan insana acırız.
Sabahattin Ali ise yazdıkları yüzünden defalarca mahkûm olmuş ve her defasında yeni suçlamalarla karşılaşmış, en sonunda da Bulgar hududundaki bir dağ başında kim bilir hangi sebebe sığınacak bir cani tarafından öldürülmüş, aylarca haberi alınmayan şairin çürümüş cesedi bulunduğunda vefasızlığın resmigeçidine bir yenisi daha eklenmiş oluyordu.
Savaşın gölgesinde yaşanmış bir çocukluk
Ali Akbaş'ın küçük yaşlardan itibaren sanki bir hocadan ders alır gibi şairlerin bulunduğu meclislerde, kendilerinin değerli görüşleriyle beslenerek yetiştiğini ve çevresindeki herkese karşı hassasiyetle yaklaşarak derviş gönüllü denecek kadar mütevazı olduğunu; Yahya Kemal Beyatlı ise ileride şair olacak Nazım'ın annesi ressam Celile hatun ile aralarındaki aşkın gelgitleriyle ve imkânsızlığıyla kavrulurken otel odalarında unutulmaz şiirlerin ilhamıyla baş başa kaldığını da öğreniyoruz.
Edip Cansever'in savaş yıllarına denk gelen çocukluğunda fakirliğin iyice gün yüzüne çıktığı zamanlarda aylarca yalınayak çalışmaktan ayaklarına batan dikenlerin acısı, büyüklerinden gelecek azar ve dayak korkusuyla içine kapandığını ve yalnızlıktan duvarlarla konuşmaya başladığını şairin çilesiz olamayacağı sonucuna bağlıyoruz.
Cahit Sıtkı Tarancı'nın sevdiklerinden ayrılmayı istemediğinden ölüm kaygısı taşıdığını, hayalinde âşık olduğu kadınla evlendikten kısa süre sonra hayata veda ederken kaleme aldığı “Otuz Beş Yaş” şiiri kulaklarda çınlıyordu.
Devamı: https://www.dunyabizim.com/kitap/sair-olmak-cileye-talip-olmaktir-biraz-da-h37624.html
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.