21 Ekim 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara18°C
  • İzmir21°C
  • Konya16°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep18°C

ŞEHİR ARAŞTIRMACISI KAYNAKLARIN YALANCISIDIR

M. Ali ABAKAY

Şehir Araştırmaları Merkezi hususunda yazdığımız birçok yazı oldu, bu köşemizde. İsmimiz böylelikle Şehir Araştırmaları Merkezi ile anılır olmasına rağmen, bizden mezkûr merkezin kurulmasını bekleyen dostların sayısı ve merkezin açılmamış olmasını yadırgayanlar gittikçe artırmaktadır.
Şehir Araştırmaları Merkezi için şahsî gayretimiz devam etmekte, bu alanda kaleme alınmış eserleri derleyip toparlamamız 2013 sonu itibariyle tamamlanmış olacaktır. Türkiye'nin ilk derli- toplu Şehir Araştırmaları Merkezi'nin oluşumu tamamlanırken, sevindiğimiz husus aslı ortaya çıkmadan taklitlerinin varlıklarının arz-ı endamı olmuştur. Bildiğimiz kadarıyla aslı dururken taklit olunanın hükmünün geçerli olmadığıdır. Fakat yaşadığımız dönemde sanat eserlerinin aslının satışı toplamı, taklitlerinin satışının yanında oldukça cılız kalmaktadır. Sabır ile ortaya çıkarmak istediğimiz bu oluşumun şahsımıza aid olduğuna dair yazılarımız ortada iken, bu işe tevessül edenlere çağrımız, maddiyatınız varsa açtığınız ya da açacağınız sadece kültüre, sanata hizmet edecek bu merkezlerin sayısını artırmanızdır. Nasılsa ticarî manada bir kâr getirmekten uzak olan bu projenin en azından reklâmını ücretsiz gerçekleştirmeniz sebebiyle size müteşekkir sayarız, kendimizi.
Bir dostumuzla karşı karşıya konuşmaktayız:
-Yahu Hocam, bu nasıl bir merkezdir, açacağınız?
-Dergi, gazete, kitap okumanın ücretsiz olduğu mekânda çayınızı yudumlar, parasını  kasaya bırakırsanız, iş yerinin ismi kitap Caffe olur. Düşündüğümüz merkez için birçok yazı kaleme aldık. Bu yazdıklarımızı okumanız, işin ciddî boyutunu size daha iyi kavratır.
- Her isteyen açabilecek mi?
Sevgili Dostumuzun merakı karşısında ister istemez cevabımızı vermek zorunda kaldık:
-İstediğiniz yerde istediğiniz biçimde bir berber salonu açmak için kimseye danışmanıza gerek yok. Bu merkezi de bu ismi kullanmamak şartıyla açabilirsiniz.
-Kent Araştırmaları Merkezi desek olur mu?
Şimdi kalkıp kentin "kasaba" olduğunu ve şehrin kelime karşılığı olmadığını anlatmanın sırası mı?
Şehir Araştırmaları Merkezi için son yüz senede yayınlanan dergi, gazete ve kitap birikiminin olması gerektiğini, bu şehir ya da şehirler için fotoğraf albümlerinin gerekliliğini, bu alanda bilgi birikiminin şart olduğunu, işin ehline teslim edilmesinin zorunlu olduğunu anlatmamıza başlarsak,  saatleri tüketmemiz lazım gelir:
-Açarsanız ticarî getirisi olmayan bu uğraşın, ya zengin işi ya da bu konuyla ilgilenen insanın, insanların sevdası olduğunu belirteyim. Zengin olanın şehre bir hizmetidir, bu yer desteklenirse. Sevdalısı olan için eşin-dostun buluşma yeri olur.
İkna kaabiliyetimizin kendimizce zayıf olduğunu kabul ettiğimiz bu sohbette, muhattabımız ısrarla bu işin ticarî getirisi üzerinde durması ve Kitap Caffe fikrini benimsemesi,  bir ara kahvehanelere kitaplık mecburiyetini hatırlattı. Her kahvehanede bir kitaplık ve bu kitaplıkta gazetelerin promosyon kitapları.
Madem zorunluluktur, kitaplık. O halde resmîyete göre kitaplıkta beş-on kitapla işi rayına oturtmanın tablosu, budur.
Şehir Araştırmaları Merkezi konusunu kendisine açtığımız muhattab, ısrarla ayrıntılar üzerinde durmamızı isteyince, kendisine konu hakkında brifing verme mecburiyetimiz oldu. Otuz senedir yaşadığımız şehirle ilgili dur-durak bilmeyen çalışmalarımız hesaba katıldığında alınması gereken mesafenin dörtte birini tamamladığımızı, merkezin öncelikle maketinin hazırlandığını, bir daireye sığmayacağını, iki-üç katlı bir alanın ihtiyaca cevap verebileceğini, on civarında çalışana ihtiyaç duyulduğunu belirttim.
Üniversitelerin yapması gerekeni, devletin resmî kurumlarının yapmasının şart olduğu bu görevi kendi tecrübelerimiz ekseninde yerine getirme azmimizin olduğunu, tek başımıza bu işe giriştiğimizi, bir ortağımızın olmadığını, hiç kimse tarafından desteklenmediğimizi, yaklaşık on bin civarında kaynak ve ondan daha fazla belgeyle mevcut diğer malzemenin bir araya bu otuz senelik zaman zarfında getirildiğini, otuz senelik emeğimizin ve birikimimizin, emeğimizin sermayesinin sadece basılı, sesli ve görsel malzeme olduğunu anlatmasına anlattım da bu malzemenin nelerden teşekkül edildiği sorulunca, dayanamadım:
-Gel, bu merkezi beraber açalım da sen de ortağımız ol!..
Ölçüldü, biçildi, tartışıldı, anlatıldı, hesaplandı ve sonunda aylık kazancın giderleri karşılamadığına hükmedildi:
-Bu bence bu zamanda akıllının yapabileceği iş değildir.
Böyle söylenmese dahi, murad olunan ifade bu manayı içine almaktaydı:
-Bakın, biz geride hayırla anılmamız gereken bir iş yapmak istiyoruz. İnsanımıza bu yönümüzle faydalı olmaktan başka elimizden gelen bir şey yok. Bu sebeple belki sizden destek de bekleriz.
Muhattabımız, bu işin teberru miktarını saklı tutarak, bekleyelim-görelim şeklinde konuştu:
-Hocam, işiniz gücünüz kitap, sanat ve edebiyat. Siz, bu işin ticaretini bana anlatın ben gereğini yapayım. Kitapçı ise oldukça zor. Eski, basımı tükenmiş kitapları, gazeteleri, dergileri kim gelip okuyacak, internet var, her şey elimizin altında. Ben, bu işe sıcak bakmadım, bakmam mümkün değil. Satılacak çay parasının getirisiyle kira karşılanmaz. Benim için bir kitap yaz, alemi anlatan bir kitap kaleme al, senin bir senede kazandığın, anında hesabında. Gel, çoluk-çocuk perişan olmadan, elindeki birikimini çar-çur etmeden bu sevdadan uak dur. Yine kitap oku, yaz ve çiz de kendini perişan etme, etrafındakiler sana güler.
Teşekkür ettim, muhattabıma. Söylenenlerin hemen hepsi aynı plâktan yükselen nağmeler misali:
-Yahu daha böyle düşünen kalmış mı?
-Ali Emirî provası.
-Devletten ve belediyeden destek iste, iş adamlarından para iste.
Hey hat!.. Her şeyi ile tamam olan ve sadece bir senesi kalmış merkezin açılmasına dair ümitlerimizin gerçekleşmesi bu derecede yakın iken, sanattan, edebiyattan, mimarîden,  estetikten,  medeniyetten anlamayan kimilerinin vereceği destek, Hakk nazarında da bize zulm olmaz mı? İşin ehline teslim edilmediği ortamda, bizim bu şekilde ortaya çıkışımız, başkalarına göbek bağıyla bağlanmamızı mı gerektirmeli? Kişi, hayalindeki projeyi gerçekleştiremez mi?
Devletin parası ve pulu nereye kadar? Belediyeler, bu işe ne kazandırabilir? Başkasının kaşığı ile insan, daima doyar mı? Birçok proje adı altında alınan destekle, ortaya konulanların kime ne faydası olmuş?
-Uçurtma Uçurtma Yarışması
-Sağlıklı Pedal Çevirme Yarışması
-Saz Kursları
-Eğitim Merkezleri
Yaban Hayvanlarını Koruma Projesi
-Yemek Yeme Adabı ve Mutfak Kültürü
İşin suyu belki çıkmıştır, aşağıda gerçekleştirilen projeler varsa:
1- Fırıncılıkta Hamur Yoğurma Kursları
2-Ev Tatlılarını Yapma Beceri Kursları
3- Şehir Sokaklarını Tanıtma
Şu çalışmalar, muhakkak yapılmıştır, gibime geliyor:
1- Şiir Atölyesi
2- Pratik İngilizce Öğreniyorum
3-Masal Atölyesi
4-Sinematoğrafi Atölyesi
5-Öykü Atölyesi
6-Fotoğraf Atölyesi
Aslında bundan sonrasını yazmamak lazım. Bakarsınız ki adı-sanı duyulmamış bu tarz isimlerden yola çıkanlar projelerini kabul ettirir ve biz bu merkezi kurma aşamasında projelerden elde edilen gelirden mahrûm kalırız:
-Şehir Araştırmaları Merkezi Projesi
2- Kent Araştırmaları Projesi
3- Şehir Kültürü Projesi
4- Tarihî Mahalle Çeşmeleri Projesi
5- Caddeler Yeşille Güzel Projesi
Kıymetli okurlar, gördüğünüz üzere bir proje gerçekleştirebilir, gelen akarla bu merkezin oluşumunu bundan sonra bir kuruş harcamadan tamamlayabiliriz. Hiç olmazsa harcamalarda sıkıntı çekmeyiz.
Bir büyüğümüz şunu söylerdi, daima:" Evladım, alın teri dökülmeden kazanılan her şey haramdır. Siz, çalışın, çabalayın ve emeğinizin sadece karşılığıyla yetinin. Fazla malda haramın olma korkusu fazladır. Fazla sözde yalanın bulunma ihtimali yüksektir. "
İşte bunun için susuyoruz ve yazımızı noktalıyoruz!...
01.03.2013 
Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.