21 Ekim 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara19°C
  • İzmir19°C
  • Konya17°C
  • Sakarya20°C
  • Şanlıurfa23°C
  • Trabzon17°C
  • Gaziantep22°C

ŞEHİR ARAŞTIRMALARI MERKEZİNE DUYARSIZLIK NEDEN?

M. Ali ABAKAY


Arada bir şehirleri tanıtma amaçlı yazılar kaleme alma merakımız vardır. Bu merak, şehir kitapları edinme ile bizi, elliyi aşkın ile ait, ilçelerin bir kısmı dahil 1000 civarında kitaba, kaynak esere sahip kıldı. Geride kalan otuza yakın ilin ve il kadar önemli ilçenin tanıtımını esas alan kitapların, kaynak eserlerin temini ile bu kaynak sayısının 1500 civarında olmasını beklemekteyiz.


Biliyoruz ki seksen bir ile ait 1500 kaynak eserin yeterli olmadığını, bu idealimizdeki Şehir Araştırmaları Merkezi için kaynak sayısının her ile düşen asgari kaynak sayısının en az elli olması gerektiğini tahmin ediyoruz, etmekteyiz. Kimi illerde kaynak eserlerin basımının birkaç kitap ile broşür ile sınırlı olduğu göz önünde bulundurulursa , elimizdeki 1000'i aşkın kaynağın küçümsenmeyecek bir rakam olduğu ortadadır.


Yaşadığımız şehre dair kaynak sayısı, diğer şehrilerin toplamından az değildir. Buna onbinlerce fotoğrafı, yüzlerce CD-DVD Belgeseli, binlerce dergiyi, o kadar gazeteyi eklerseniz ve "Genel Kütüphane" adını alacak konularına göre tasnif edilmişl herkese açık kitaplıkları düşünürseniz, Şehir Araştırmaları Merkezimiz, ana malzemesi dışında mekana sahip değil. 

Genelde şehirleri ve şehirler kadar gelişmiş kimi ilçelerin tanıtımı, bilinmesi için basımı kurumlarla kuruluşlarla yapılan bu kaynak eserlerin önemli bölümü, kurumların ve kuruluşların ziyaretinde bulunan zevata hediye edildiğini, bu kaynak kitapların basısmının yapıldıktan sonra çoğunun depolarda kaldığını, tanıtım amaçlı bu kaynak eserlerin çıkarıldığı ilde bulunan araştırmacılar tarafından aylar geçtiten sonra öğrenildiği, bazen temininde zorluklar çekildiğini, kimi yayınların da edinilmesinin deveye hendek atlatmak kadar zor olduğunu, işin içinde olan biri sıfatıyla bilmekteyim.


Şehirlerin turizm alanında kalkınma amaçlı toplantılara ev sahipliği ederken yetkililerin resmi anlamda sadece kendi kurumlarla kuruluşlarını, yerel yönetimleri toplantıya davet ettiklerini, kimi otelleri ve turizm-tanıtma adıyla kurulan dernekleri bu toplantılara çağırdığını bilmekteyiz.


Bir şehrin tanınması, tanıtımının olması için önemsediğimiz bu toplantılarda en büyük ekskliklerden biri olarak gördüğümüz husus, bu toplantılara o şehri araştıran, o şehir hakkında raştırmalarda bulunmuş, bulunmakta olan isimlerin çağrılmamasıdır. "Biz yaptık, işte oldu." mantığıyla kendisini gösteren bu toplantılarda alınan kararlarda ve uygulamalarda o şehrin tanıtımının daha çok medyatik şovlara varan yönleri, gazetelerde ve diğer iletişim organlarında saman alevine benzer sürede yer alması, o şehrin tanıtımının yeterliliği manasını taşımaktan uzaktır.


Eskiden panayırların olduğu, şimdi festivallerle fuarlarla tanıtım günlerinin düzenlendiği günümüzde, tanıtımda o şehrin yemeklerinin, gündelik yaşama dair motiflerin, araçlarla gereçlerin ön plâna çıktığını görmekteyiz, Özellikle halk oyunlarının ve musıkînin renklendirdiği organizasyonlarda ikramın, gelen ziyaretçilerin hoş karşılanmasının elbette önemi vardır. O şehre gelmemiş, o şehri bilmemiş, yanlış tanımış, tanıtılmış olmanın verdiği dez avantajla kişinin o şehir hakkında bilgili kılınması önemlidir.


Bizim ele aldığımız husus, öncelikle şehre dair tanıtımın, tanınmanın öncelikli şartlarından biri, Şehir Araştırmaları Merkezi'ne kavuşmasıdır. O şehrin yazılı-sesli-görsel- folklorik- mimari-musıki olmak üzere mevcut materyalinin bir araya toplanarak, araştırmaların yapılması, çalışmaların kitaplaştırılması, o şehrin tarihi, sosyolojik, inanç, edebi, kültürel alanda sahip olduğu değerlerin kalıcı hale getirilmesidir.


Amacımız he rşehrin bir Şehir Araştırmaları Merkezi'ne sahip kılınması ve bu işe ömrünü adayanların bilinmesi, çalışmalarının topluma kazandırılması, genellikle her şehirde sayısı onu geçmeyen bu şehir araştrmacılarının -yazarlarının rahat ortamlarda, istedikleri imkanlara kavuşmasını sağlayarak, yılların değil yüzyılın ihmaline uğramış bu alanda ülkenin tekrar, yeniden kalkınmasına kendince katkıda bulunulmasını, yeniden medeniyetin ihyası yolunda kültürel canlılığın sağlanmasıdır.


Şehir Araştırmacılarının şehir hakkında alınacak her kararda ve uygulamada danışma mercii olması gerekirken, ancak şehrin tanıtımında esas olmak üzere kimi zamanlarda, nadiren çalışmalarıyla kendisini kabul ettirmiş bir iki ismin kitaplarını -yetkilileri tanımasından dolayı -kısmen bastırmış olmasının bizim açımızdan bir önemi bulunmamaktadır. Şehir Araştırmaları Merkezi, o şehrin her yönüyle ilgilenen, tarihi bilen, kültürü bilen, inanç-mimari-musıki- edebiyat-sanat olmak üzere her alanda kendisini donatmış üyeleriyle yerel üniversite, akademi konumuna geldmedikçe o şehrilerin tanınması ve tanıtılması, yapılan çalışmalarla hoş bir hayalin ötesinde değidlir.


Üniversitelerin bu alandaki çalışmaları, ortaya konan tezler, yapılan seminerler, verilen konferanslar, gerçekleşen sempozyumlar, yapılmış fakat gerrçek işlevinden kopuk devasa binalar, ayrılan bütçeler, devletin kültür ve turizm alanındaki kuruluşları nihayetinde istenilen görevi gereği gibi yerine getirmekten uzak görünmektedir. İddialı görünen bu ifademizin doğruluğunu sadece şu şekilde açalım ki kimseyi töhmet kendimizi zan altına bırakmayalım: Şehir Araştırmaları Merkezi bünyesinde gönüllülük esas iken, belirttiğimiz mahallerde işin resmi boyutu vardır. kişinin mesaisi bittiğinde o iş yarına kalır, bütçesine göre iş yapılır, verilen görevin dışına çıkılmaz, yapılan ne derecede önemli ise de çoğunlukla klasörlerde, raflarda kalır ve işlerlik kazanmaz.


Şehir Araştırmaları Merkezi, istediğimiz manada her şehirde nevş u nema ederse kabul görürse, o şehirlerin hem kültür hem turizm hem de diğer konularda canlılığı sağlanır ve her şehir, birbiriyle yarışır konuma gelir.


Bu merkezlerin atıl durumda olan tarihî yapıları da hayatımıza tekrar kazandırması söz konusudur. Bu merkezlerin işleve sahip kılınmasıyla devletin yükü azalır, üniversitelerde konuyla ilgilenenlerin aşka gelmesi de söz konusudur. Bu merkezler, hayat bulduğunda geçmişe haps ettiğimiz değerler de gün ışığı bulmuş olur. Arapça, Farsça, Osmanlıca denilerek kütüphanelerde tozlu bırakılan ve çoğu yüz yıldır kapağının açılmasını belkleyen el yazması kitaplar da okunmuş olur.


Aslında Şehir Araştırmaları Merkezi konuusnda söyleyecek çok sözümüz vardır, dinleyeni olursa. Biz, yaşadığımız şehre tek başımıza kalmamıza rağmen, sadece mekanı eksik olan merkezi hayata geçireceğimiz ayların haftaya haftanın günlere dönmesini bekliyoruz.


Herşeyin hayırlısı diyerek başladığımız bu yolda, beklentimiz diğer şehirlerde de gönüllü beş-on kişinin ortaya çıkıp, kendileriyle fikir teatisinde bulunma düşüncemiz. Bu olur mu? Olmaması için hiç engel yok, şehirler arasındaki mesafeden başka.

 

28.01.2013 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.