26 Eylül 2025
  • İstanbul20°C
  • Ankara22°C
  • İzmir27°C
  • Konya23°C
  • Sakarya22°C
  • Şanlıurfa33°C
  • Trabzon21°C
  • Gaziantep29°C

ŞEREF AKBABA: İKİ MÜNEVVER

Edebiyat, kültür, sanat ve tarihe dair eserler ta­rihin tozlu sayfalarında çürümezler. Hem üre­tildikleri dönemde, hem de üretenin mekân değiştirmesi sonrasında yaşamını sürdürürler.

Şeref Akbaba: İki Münevver

11 Kasım 2024 Pazartesi 11:11

Birçok tarifi olan kültür, geçmişten süregelen bir toplumun birikimleri olmakla beraber, ya­şanan dönemde toplum hayatına giren, deği­şim ve dönüşüme sebep olan unsurlarıyla da varlığını sürdürür. Kültürün birey ve toplu­mun kimlik inşasındaki rolü kaçınılmazdır.

Bireyin mesleki ve kabiliyet alanı ile alaka­lı ortaya koyduğu eserler, kültürel birikimin ürünüdür. Toplumlar bu eserlerden beslenir, kendini ifade eder, dünyaya bu pencereden bakarlar.

Yazı kültürel bellektir. Geçmişle ilintilidir. Ba­kış açısı ister müspet, isterse menfi olsun tarihi olaylar oluşturulan metinler içerisinde yeni­den kurgulanır.

Yazı, okurla bağ kurma aracıdır. Okurun zih­ninde yer eden ve aydınlanmasını istediği hu­suslar, öğrenmek istedikleri ve fikri gelişimine katkı sağlayacak metinler bu sebeple oluşturu­lur.

Edebiyat mahfilinde yazılanlar yazarın kabili­yet alanıyla sınırlanamaz. Yazar, içinde yaşadı­ğı toplumun sosyal hayatı, kültürel gelişimi ve tarihini analiz ederek kelamı ve kalemi kulla­nır ve eserini ortaya koyar. Metinler oluşurken dünya görüşü devreye girer. Aynı kelimeler hakikatin sesi de olabilir, batılın sözcüsü de.

Eserin kalıcılığı estetik, dil ve yapısal bütünlük ile alakalıdır. Dilin doğru ve etkili kullanımı anlatım gücünü artırır, metin ve okur arasında sıcak bir ilişki kurar. Dilin imkânlarını ustaca kullanan yazar, işlediği konular üzerine yeni anlamlar inşa eder. Metindeki kelime zenginliği, üslup ve derli-toplu metinler eseri güçlü kılar, okurla bağı güçlendirir.

Bu bağlamda eserler kaleme alan, kültür ve dili önemseyen iki değerli münevverimizi son­suzluk âlemine yolcu ettik.

Sadece yazmadılar, mücadele ve müdahale et­tiler.

D. Mehmet Doğan:

"İnsanı insandan farklı kılan inanç, kültür ve dil­dir. Bunlar olmadığı zaman insan biyolojik olarak bir hayvandan öte değildir.

Kültürel soykırım, bizde 1930'lardan itibaren ya­pılmıştır. Sadece dil alanında değil bütün kültürel alanlarda bu görülmektedir. Bütün kültürel alanla­rımız tahrip edilmiştir. Ciddi bir soykırımdır bu.”

Başta Türkçe Sözlük olmak üzere sadaka-i câriye kabilinden her eseri, mücadelesi ve ha­yatı bugün ve gelecekteki nesillere ışık olacak­tır. Ruhu şad olsun

E. Nazif  Gürdoğan:

"Hukuk, politika, ekonomi ve sanat arasında bir iletişim ve etkileşim olması için, hepsinin kutsal kültürün kaynaklarından beslenmesi gerekir. Bilge­lik unutulursa, bilgi yapıcı olmaktan daha çok yıkı­cı bir yapı kazanır. Bilgeliğin kaynağı seküler değil, kutsal kültürdür. Kutsal kültürün güneşi hiçbir zaman batmaz. Kutsal kültür, seküler kültürle sı­vanmaz. "

"Akıllarda barışın güvercini olursa, gönüllerde barış çiçekleri açar. Dünyanın savaşın kartallarına değil, barışın güvercinlerine ihtiyacı var. Tarihin hiçbir döneminde iyi savaş, kötü barış olmamıştır."

Hicaz'dan Endülüs'e olmak üzere eserleri ve örnek kişiliği ile yarınlara ışık olmaya devam edecektir.

Allah rahmet eylesin.

AY VAKTİ 212. Sayı /4

whatsapp-image-2024-10-27-at-22.09.40-010.jpeg

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.