06 Kasım 2025
  • İstanbul19°C
  • Ankara16°C
  • İzmir20°C
  • Konya18°C
  • Sakarya19°C
  • Şanlıurfa25°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep24°C

SEYFETTİN EROL'DAN: “ENE DEVRİMLERİ”NDEKİ “GÖRÜNMEZ EL”...

Görünürde her şey Tunuslu seyyar satıcı Tarık el Tayyib Muhammed Buazizi’nin kendisini yakmasıyla başladı. Muhtemelen, Buazizi bu eylemi gerçekleştirdiğinde sadece kendisini yaktığını düşünüyordu.

Seyfettin Erol'dan: “Ene devrimleri”ndeki “Görünmez el”...

Nitekim doğrudan müdahalelerin (Afganistan ve Irak gibi) yanında kitleler üzerinden gerçekleştirilen dolaylı müdahaleler ile, halkı kontrol etmekte zorlanan ve bu bağlamda esas fonksiyonlarını ve varlık nedenlerini yitirmeye başlayan rejimler bir bir tasfiye edilmeye başlandı. Batı, karşısındaki tehdidi başarılı bir kriz yönetimi ile büyük ölçüde bir fırsata çevirmeyi bildi ve gerçekleştirilen operasyonlar ile de bir taşla bir kaç kuş birden vurdu.

Nasıl mı? Çok basit, emperyalizm hem bu devrim dalgalarını önemli ölçüde kontrol-etki altına almaya başladı hem de kendisi açısından çok boyutlu birer maliyet oluşturmaya başlayan ve yeni sürecin söylemleri ile ters düşmeye başlayan diktatörleri sosyal medya ve sivil toplum örgütleri ağırlıklı araçlarla çok daha az bir maliyetle devreden çıkarttı. Bunu yaparken de halkın yanında göründü, ona destek verdi. Dolayısıyla, büyük çaplı devrim hareketlerindeki dış destek/varlık boyutu bir kez daha burada kendisini gösterdi.

Burada, hiç kuşkusuz, dış dinamikler ve dikta rejimler kadar halkın genel duruşunu, tutumunu, taleplerini ve bunları elde etmek için ne tür yöntemlere başvurduklarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Bir diğer ifadeyle, halk ne tür söylemler, taleplerle yola çıktı, geldikleri aşama, sonuç, kazanımlar ne?

O zaman tekrar Tunus’a ve seyyar satıcı Buazizi’ye dönelim. Buazizi kendisini niçin yakmıştı? İsterseniz kısaca hatırlatalım; baskıcı rejimi, onun bir ürünü olan fakirliği ve güvenlik güçlerince gerçekleştirilen kötü muameleleri protesto etmek için.

Takvimler, eylem tarihi olarak 17 Aralık 2010’u gösteriyordu ve Tunus’ta başlayan bu dip dalga hareketlerinde halk, haklı talepleri çerçevesinde devrim süreçlerinin kendi kontrolleri altında olduklarını düşünüyorlardı. Sokaklara çıkan göstericiler, “ene” (ben) diyordu.

Peki, sonra? Sonrasında “ene” yine ortada. Bir kısmı halen iç savaş ortamında. Bir kısmı sokakları çok daha farklı güçlere kaptırmış durumda. Biraz daha şanslı olanları ise, yarım kalmış devrimlerini tamamlamaya çalışıyorlar.

Sonuçta, devrim büyük ölçüde ellerinden kayıp gitmiş vaziyette...

Şimdi 31 Mayıs 2013 ve sonrasına, Türkiye’ye dönelim ve şu kritik soruyu soralım, tüm bu gelişmeler merkez-çevre ilişkileri ve siyasi zihniyet açısından bir şeyler ifade etmiyor mu? Halen, süreçten çıkartılan bir ders yok mu? “Talepler” ve “talepkârlardaki” çeşitlenme ve sayısal artış ile “dış müdahaleler” boyutu farklı bir sürece, plan-projeye işaret etmiyor mu? Ediyorsa, o zaman bu tabloyu nasıl izah etmek gerekir?

Dolayısıyla, restleşme ve meydan okumaların başkalarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir anlam taşımadığı bir ortamda kamuoyunu çok boyutlu-kesimli olarak kazanmaya yönelik yeni bir kriz yönetimi anlayışının, politikasının acilen hayata geçirilmesi gerekiyor. Toplumsal fay hatlarını kırılgan bir hale getirebilecek her türlü eylem ve söylemden uzak durmak ise, burada ilk atılacak adımları oluşturuyor.

Unutulmamalıdır ki, halk ve sokaklar ikilisi üzerinden “kumar” oynanmaz, riske girilmez, meydan okuma olmaz!

Burada öncelikli strateji, halk ve sokakları birbirinden uzak tutmak, halkın tansiyonunu düşürmek ve tekrar onu kazanmak üzerine olmalıdır. Kitleleri karşılıklı olarak seferber etmek, kriz ortamını daha da genişletme ve derinleştirmeye yol açabilir.

Çünkü hedef, artık çok daha net bir şekilde görüldüğü üzere, halk ve mevcut siyasi irade üzerinden yeni Türkiye sürecini sabote etmektir! Bu bağlamda süreçte önemsizleştirilmeye çalışılan dış mihraklar, müdahaleler boyutunu küçümsememekte fayda var.

Nasıl mı?

 

10.06.2013 Milli Gazete

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.