- Hakkımızda
- TYB Ödülleri
- Genç Yazarlar Kurultayı
- Kitaplık
- Ahlâk Şûrası
- Yazar Okulu
- Mehmet Âkif Ersoy
- Türkçe Şûrası
- Milletlerarası Şehir Tarihi Yazarları Kongresi
- Yayınlar
- Söyleşi
- Şube Haberleri
- Salgın Edebiyatı
- Haberler
- Şiir Şölenleri
- Mesnevi Okumaları
- Kültür & Sanat Haberleri
- Kültür Kervanı
- Kırklar Meclisi
- Duyurular
- Biyografiler
06 Kasım 2025- İstanbul19°C▼
- Ankara16°C
- İzmir20°C
- Konya18°C
- Sakarya19°C
- Şanlıurfa25°C
- Trabzon18°C
- Gaziantep24°C
SEYFETTİN EROL'DAN: JAMES F. JEFFREY YANLIŞ MI SÖYLÜYOR?
Türkiye, “Gezi kumpası” ile uğraşmaya devam ediyor.

Dolayısıyla, Türkiye bölgesel-küresel bazlı dış konjonktüre bağlı olarak yeni bir iç siyasi dizayn sürecine girmiş bir ülke görüntüsü sunuyor. Aynen Kıbrıs Barış Harekâtı, Birinci Körfez Savaşı ve Irak’ın işgal süreçlerinde olduğu gibi...
Her ne kadar tüm bu gelişmeler halen bir takım çevreler tarafından zorlama bir şekilde “sivil inisiyatif” olarak gösterilmeye çalışılsa da, onların da çok iyi bildiği üzere, Türk siyasi hayatı bize çok daha farklı şeyler söylüyor.
Nitekim 19. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren somut bir şekilde Osmanlı coğrafyasını yeniden yapılandırmayı esas alan projelerde karşılaşılan benzer olaylar, bizleri bir kez daha aynı senaryonun birer parçası konumuna sokuyor. Dolayısıyla, Türkiye’deki süreci Lozan ve sonrası itibarıyla ön plana çıkartanlar, aslında büyük bir yanılgı içerisindedirler. Çünkü mesele 1838’e kadar uzanmaktadır...
1838 Balta Limanı Antlaşması ile imparatorluk coğrafyası üzerindeki inisiyatifini kaybetmeye başlayan Osmanlı’nın karşı karşıya kaldığı durumun bir benzeri şimdilerde Cumhuriyet Türkiyesi’ne bir kez daha dayatılmaya çalışılmaktadır.
Dolayısıyla, Türkiye’nin “Batı Kulübü”ne aşamalı ve kontrollü bir şekilde dâhil edilmesinin önünü açan, 1839 Tanzimat ve 1856 Islahat Fermanlarını beraberinde getiren, 1853–1856 Kırım Harbi sonucunda Osmanlı’yı-Türkiye’yi Paris Antlaşması ile “Batı Kulübü”nün bir parçası yapan Balta Limanı Antlaşması ve sonrası yaşanan gelişmelerin çok iyi bir şekilde tahlil edilmesi gerekmektedir.
Nitekim söz konusu süreç kabaca incelendiğinde tarihsel döngünün bir kez daha karşımıza çıktığı görülmektedir.
Şöyle ki; 1) Balta Limanı Antlaşması’nın önünü açan gelişme yine büyük ölçüde Ortadoğu hatta daha somut ifadeyle Mısır ve Suriye menşelidir, 2) Süreçte Batı-Rusya arasındaki güç mücadelesi ve Osmanlı-Türkiye üzerindeki rekabet bir kez daha belirleyicidir. Osmanlı’nın Mısır’daki Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa karşısında bekasını kurtarma adına bir denge unsuru olarak ön plana çıkardığı Rusya ile başlattığı işbirliği süreci, Batı’ya daha fazla bağlanmasıyla neticelenmiştir, 3) Bu bağlanma, öyle bir noktaya varmıştır ki Osmanlı adeta büyük güçlerin büyükelçileri tarafından dolaylı-örtülü bir şekilde yönetilmeye başlanmış, içişlerimize de devamlı surette müdahale edilmiştir, 4) Bu durum, bir süre sonra Osmanlı’da daha bağımsızlıkçı bir arayış ve güçlü bir merkez inşası sürecini beraberinde getirmiş, o da içeride yeni bir takım sorunlara hatta ihtilallara yol açmıştır, 5) Süreç, sonuçta imparatorluğun “milliyetçi dalgalar”ın da etkin kullanımıyla dağılmasına, işgaline, bir bağımsızlık savaşına ve yeni bir devletin kurulmasına yol açmıştır.
Bu kapsamda Gezi Parkı olaylarını 1909 ve 1957’deki olaylarla özdeşleştirenler pek de haksız sayılmazlar. Ne de olsa tarih bir kez daha tekerrür ediyor. Dolayısıyla, Jeffrey’e kızmaya gerek yok. O, sadece görevi icabı bize daha öncesinden tasdik ettiğimiz ve mensubu olmakla “gurur duyduğumuz” bir şeyi hatırlatıyor.
Çok değil, bundan iki yıl önce, Mayıs 2011’de Amerikan PBS televizyonunda Charlie Rose’un sorularını yanıtlarken, Türkiye’nin NATO üyesi ve AB’ye tam üyelik sürecindeki bir ülke olarak “Batı kulübünün” parçası olduğunu ve hiçbir ülkenin NATO’da Türkiye’den daha aktif olduğunu iddia edemeyeceğini acaba kim söylüyordu?
Peki, şimdi ne değişti?
17.06.2013 Milli Gazete
- Geri
- Ana Sayfa
- Normal Görünüm
- © 2012 Türkiye Yazarlar Birliği
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.