04 Kasım 2025
  • İstanbul15°C
  • Ankara11°C
  • İzmir18°C
  • Konya11°C
  • Sakarya13°C
  • Şanlıurfa17°C
  • Trabzon16°C
  • Gaziantep12°C

ŞİİR: YİTİRDİKLERİMİZE BİR AĞIT, VEFA, KARŞI DURUŞ

Selçuk Küpçük, Yakup Altıyaprak ile 'Dünyaya Karşı Şiir' kitabını, Türkiye’de eleştiri ortamını ve şiir meselelerini konuştu.   Yakup Altıyaprak ile komşu şehirlerde yaşıyoruz.

Şiir: Yitirdiklerimize bir ağıt, vefa, karşı duruş

yakup-altiyaprak-1
Selçuk Küpçük, Yakup Altıyaprak ile 'Dünyaya Karşı Şiir' kitabını, Türkiye’de eleştiri ortamını ve şiir meselelerini konuştu.

 

Yakup Altıyaprak ile komşu şehirlerde yaşıyoruz. Dolayısı ile zaman zaman bir araya geldiğimiz oluyor. Yeni açıklananTYB ödüllerinde “edebi tenkit” alanında kayda değer görülen kitabı “Dünyaya Karşı Şiir” adlı kitabından evvel çıkan “İkinci Yeni ve Türk Şiirinde Modernizm” çalışması da bana göre çok kıymetli bir eser. Hatta burada açıkça söylemek gerekirse, yayınlandığı yıl bu eserin, “edebi tenkit” ödülüne layık görülmesini çok bekledim. TYB’nin böyle zaman zaman bizi şaşırtan (!) tercihleri söz konusu. Ama yine de ismi bir yere not edilmiş ki, ikinci kitabını pas geçmediler. Altıyaprak ile yeni kitabı, Türkiye’de eleştiri ortamı ve şiir meselelerine girmeye çalıştık.

“Dünyaya Karşı Şiir” adlı kitabınız ile TYB’nin bu yılki “edebi tenkit” ödülüne layık görüldünüz. Ben açıkçası bir önceki kitabınız olan, “İkinci Yeni ve Türk Şiirinde Modernizm” adlı çalışmanızın bu ödüle layık görülmesini beklemiştim ilk çıktığı vakit. Kuşkusuz yeni çalışmanız da önemli ama “İkinci Yeni ve Türk Şiirinde Modernizm”de çok daha derinlikli analizler, çözümlemeler, ufuk açıcı metinler var.

 

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?

Her şeyden önce, her iki kitabım da benim için bir proje çalışması değildi. Benim, hayatı algılayış sürecinde şekillenen düşüncelerimin bir örüntüsü olarak ortaya çıktılar. Ve çok uzun bir zaman kesitini içine aldılar. O bakımdan benim için ikisi de farklı yerlere sahipler.

Ama bir kıyaslama yapılacak olursa, tespitinize katılıyorum. Fakat bunun böyle olmasının sebebi; İkinci Yeni şiirinin ufuklarının çok açık olması ve bir çerçevelemenin de oldukça zor olmasıydı. “Dünyaya Karşı Şiir” de o kitaptaki izleklerden biri veya birkaçı üzerinden ilerliyor. Fakat en temeli üzerinden.

 

Niçin “Dünyaya Karşı Şiir” diyorsunuz?

Biz genel olarak, ülkemiz bazında modernleşme sürecini oldukça yakından yaşamış bir kuşağız. İlk gaz lambalarından elektriğin gelişine, masallı sohbetli evdeki fındık ayıklama imecelerinden 'android'li günlere geldik ve bu değişimi çok yakından yaşadık. Belki de biz, geleneksel ilişki tarzını kıyısından da olsa gören son kuşağız. Bizden sonrakilerin daha farklı değerlendirmeleri olacak gibi geliyor bana.

Geriye baktığımda, kazandıklarımızın kaybettiklerimizden çok da fazla olmadığını düşünüyorum. “Şiir”, bu değişim sürecinde kaybettiğimiz unsurları hatırlattı ve en insani olanı dile getirdi. En azından benim için, yaşadığım hayatı sorgulamamda ve anlamlandırmamda çok temel bir dinamik oluşturdu. Onun için “Dünyaya Karşı Şiir” dedim. Modern hayatın kaybettirdiği şeylere karşı bir ağıt, bir vefa, bir karşı duruş olarak şiir.

 

“Dünyaya Karşı Şiir” adlı kitabınızda, 14 şairin şiirini inceleyen metinleriniz var. Sezai Karakoç ile başlayıp İlhami Çiçek ile bitiriyorsunuz. Sizi bu isimlerin şiirlerine çeken gerekçeler neler oldu?

Yukarıda bahsettiğim duyarlılık çerçevesinde, kendime yakın bulduğum şairleri seçiyorum. Varolan hayatın bizim duyarlılığımıza uygun olmayan tarafının işleyişinden, onların da hoşnut olmadıklarını, böylece yaşadığımız zamana ait çok temel varoluşsal sıkıntıları dile getirdiklerini görüyorum. Sanatçıyı ya da şairi bizden farklı ve ayrıcalıklı kılan yön burası zaten. Herkesin yaşadığı, hissettiği fakat dillendiremedikleri şeyleri dillendirmeleri. Bu; kimisinde bir geçmiş özlemi, kimisinde de koyu bir karamsarlığa uzanıyor ama sahici bir acıyı dile getiriyor. O bakımdan sanatçıların zamanlarına dair şahitlikleri, bize göre daha sahici diye düşünüyorum.

 

Türkiye’de şiir eleştirisi, şairler tarafından yapılıyor. Bu bazen tartışmalara da sebep oluyor. Türkiye’de eleştirmenin olmaması meselesi falan. Ama siz şair değilsiniz. Bu bakımdan ilginç. Kendi pozisyonunuzu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eleştirinin Batı’da tam olarak nasıl işlediğini bilmiyorum. Ama bizdeTanzimat’tan beri bu, dediğiniz şekilde ilerliyor. Namık Kemal'lerden beri bu böyle. Şiir, diğer edebi türlerden çok farklı. Nüfuz edilmesi güç bir alan. Bir de günümüz şiirindeki farklı tarzları göz önünde bulundurursak, bunların her birini müstakil olarak aynı ölçüde değerlendirebilecek bir eleştirmen tiplemesi bence çok zor.

Tüm bunların yanında şiir, bir dil işidir aynı zamanda, teknik bir alandır. Bu sebeple bu tür üzerinde şairlerin değerlendirme yapmasından daha doğal bir şey olamaz. Ben ise, daha çok içerikten yola çıkıyorum. Sosyal hayatın şiire etkisi üzerinde duruyorum. Yaşadığımız hayatın içindeki insanın tinselliğini yakalamaya çalışıyorum.

 

Türkiye’de şiir eleştirisi ne durumda? Eleştirileriniz, gözlemleriniz, bulgularınız…

Türkiye’de edebi alandaki kamplaşma şiir eleştirisini de etkiliyor. Bazen aynı kamptan gözükenler arasında da mikro kamplaşmalar oluyor. Belki bu işin doğası böyle ama ben bunun eleştiri sahasını olumsuz etkilediğini düşünüyorum. Çünkü bizde maalesef eleştiri de, bu kamplaşma ve görmezden gelme tavrı içinde ilerledi.

Bunun dışında şiir ve şairler üzerine yazılar yazılıyor. Yazılar oldukça da çok. Fakat bunlar genellikle dönemsel, günübirlik ve lokal çalışmalar olarak kalıyor. Bu çalışmalar, bir sistematiğe ve eleştiri metodolojisine dönüşmüyor. Ya da dönüşenler çok az. Belki eleştirmenin olmaması, eleştiri sahasının kısır olarak değerlendirilmesinin sebebi budur.

 

Peki, günümüz şiirine ilişkin gözlemleriniz neler? Şairler, dergiler, çevreler, etkinlikler vs..

Şiirin ve şairin, “toplumsal” düzleminde en itibarsız zamanını yaşadığı bir dönemden geçtiğini düşünüyorum. Hatta şiirin bittiği tartışmalarına da tanık oluyoruz. Ama buna rağmen yoğun bir şiir üretimi var. Bu ürünlerin sunulmasında halen merkez dergiler ön planda. Bunun yanı sıra, iletişime bağlı olarak internet ortamında faaliyet gösteren yayınlar da var. Tüm bunları takip etmek zor.

Yaşadığımız hayata ve iletişime bağlı olarak da, şiir alanında farklı fraksiyonlar da ortaya çıktı. Görsel şiir, deneysel şiir, neo-epik gibi. Bir zaman modern diye nitelenen şiir tarzı, yavaş yavaş geleneğe dönüşmeye başladı. Bunu, yaşadığımız hayatın edebiyata yansıması olarak değerlendirmek lazım. Fakat böyle kaotik bir ortamda çok keskin yargılarda bulunmamak gerek. En iyi değerlendirmeyi mutlaka zaman yapacak ama ben isimlerden ziyade çok güzel şiirlerle karşılaşıyorum. Ya da çok güzel mısralarla.

 

Selçuk Küpçük sordu

Dünyabizim.com

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.