05 Kasım 2025
  • İstanbul17°C
  • Ankara17°C
  • İzmir21°C
  • Konya18°C
  • Sakarya18°C
  • Şanlıurfa24°C
  • Trabzon18°C
  • Gaziantep21°C

ŞİİRİ BIRAKMAK KOLAY MI BE ÂDEM?

Sessiz sakin bir gençti tanıştığımızda Âdem Özbay. Endülüs dergisini çıkarıyordu. Yirmiye varmamıştı yaşı. Nurettin Durman yazdı..     Âdem Özbay ‘cesaret ya Allah’ demiş olmalı ki, “Gidiyorum abi” dedi ve gitti.

Şiiri bırakmak kolay mı be Âdem?

Adem Özbay ve Nurettin Durman

Bu çocuk bu kadar uysal olamazdı

Sessiz sakin bir gençti tanıştığımızda Âdem Özbay. Endülüs dergisini çıkarıyordu. Yirmiye varmamıştı yaşı. Şair Hüseyin Akın ile aynı semtte oturuyorlardı. Semtlerinde bir edebiyat dergisinin çıktığını ben haber vermiştim Hüseyin Akın’a. Birlikte Düşçınarı dergisini çıkarıyorduk. 1997 yılıydı. O yakada İbrahim Tenekeci, Yılmaz Cüre, Ahmet Atalay ve daha başka gençlerle adeta yeni bir koloni kurdular. Bizim yakadan da hikâyeci Jan Devrim vardı aralarında. Endülüs dergisi gençlerin dergisiydi.

Böylece bu cevval ve genç edebiyatçı kuşak; şiirler, hikâyeler, çizgiler, dergi, gazete ve kitaplarla arzı endam etmeye başladılar İstanbul’un Sanayi Mahallesi denilen hareketli ve kalabalık semtinden. Bunlara entelektüel denilir mi bilemiyorum! Eleştirmen Ömer Lekesiz’e sorarsanız bu tür dışarlıklı oluşumlara entelijansiya deniliyor. Taşradan, şuradan-buradan gelip merkezde konuşlanıyorlar ve edebiyatta söz sahibi oluyorlar.

Hüseyin Akın’la Beylerbeyi’ne beni görmeye geldiklerinde uzun saçları, sempatik yüzüyle, sessiz sakin haliyle içinde kopan, kopmakta olan fırtınaları bastırıyor gibi bir izlenim bırakmıştı bende. Ta baştan beri, o tanıştığımız ilk günden beri onun öyle uysal, pısırık bir halet-i ruhiyeyi içinde mümkünü yok barındıramayacağı şüphelerim hep oldu.

Bu çocuk bu kadar uysal olamazdı. Daha bu yaşta Endülüs gibi böyle bir dergi ile uğraşıyor olması, değişik bir hal olmalıydı. Sonra dergideki dizgi yanlışları hep vardı ve olacaktı ve önemli olmayabilirdi. Bu da bir hızı, kaynayan bir volkanın ani patlayışını anımsatıyordu bende. Bir de o Sanayi Mahallesi denilen mıntıkada daha başka bir şeyler vardı herhalde! Kabına sığmayan insanların buluştuğu bir yer miydi yoksa? Böyle bir özelliği de olabilir miydi o semtin?

Adem ÖzbayDaha önce de Hüseyin Akın ve arkadaşları Özülke dergisini çıkarmışlardı Sanayi Mahallesinde. Yoksa bu işler artık böyle kıyıda bucakta mı oluşacaktı? Varoştan merkeze bir huruç hareketi miydi yoksa?

Bunca serazat bir yürek

Bütün bunları yazmanın, bütün bunları hatırlamanın sebebi elbette hikâyeci, şair Âdem Özbay oluyor elbet. 1976 Zonguldak-Karabük doğumlu genç bir edebiyatçı Âdem Özbay. Bir sergüzeşt. Birçok şeyin yapımcısı... Radyo, dergi, kitap... Bu genç yaşına musallat olan bunca ürün… Bunca serazat bir yürek. Coşkulu, lakin disiplinsiz bir kalemşor… Bir o kadar asi ve uçuk. Sempatik ve girişken... Bir şeyi sonuna kadar götürmeye tahammülü olacak mı bilemiyorum?

Dedim ya, ta başından beri sessizliğinden emin olamadığım bu zeki insanın bu güne kadar olan çalışmaları. Şiirler, hikâyeler, denemeler. Bugünlerde üzerinde yoğunlaştığı sevgililer sevgilisi Peygamberimiz için yazılan Naat’lardan oluşacak güzel bir seçki çalışması. Bir antoloji. Bir hayli iş, bir hayli yürek… Sonra geçen yazdan beri söyleyip durduğu şey...Son şiiri! Şiiri bırakmak! Ama nasıl? İnansam mı acaba? Şiiri bırakmak kolay mı be Âdem?

 

Nurettin Durman, 2002 Mayıs’ında Âdem Özbay hakkında yazdığı yazı şimdilerde bir daha görünsün istedi

 

dunyabizim.com


 

 

 

Yorumlar
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.